クルアーンの対訳 - クルアーン簡潔注釈(トルコ語対訳)

ページ番号:close

external-link copy
257 : 2

ٱللَّهُ وَلِيُّ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ يُخۡرِجُهُم مِّنَ ٱلظُّلُمَٰتِ إِلَى ٱلنُّورِۖ وَٱلَّذِينَ كَفَرُوٓاْ أَوۡلِيَآؤُهُمُ ٱلطَّٰغُوتُ يُخۡرِجُونَهُم مِّنَ ٱلنُّورِ إِلَى ٱلظُّلُمَٰتِۗ أُوْلَٰٓئِكَ أَصۡحَٰبُ ٱلنَّارِۖ هُمۡ فِيهَا خَٰلِدُونَ

Allah, kendisine iman edenleri dost edinir, onları başarılı kılar ve onlara yardım eder. Onları küfrün ve cehaletin karanlıklarından imanın ve ilmin nuruna çıkarır. Kâfirlerin dostları, Allah'a ortak koşulan ortaklar ve putlardır. Onlara küfrü süslü göstermişlerdir. Onları imanın ve ilmin nurundan, küfrün ve cehaletin karanlıklarına çıkarırlar. İşte bunlar cehennem ehlidirler ve orada ebedî bir şekilde kalacaklardır. info
التفاسير:

external-link copy
258 : 2

أَلَمۡ تَرَ إِلَى ٱلَّذِي حَآجَّ إِبۡرَٰهِـۧمَ فِي رَبِّهِۦٓ أَنۡ ءَاتَىٰهُ ٱللَّهُ ٱلۡمُلۡكَ إِذۡ قَالَ إِبۡرَٰهِـۧمُ رَبِّيَ ٱلَّذِي يُحۡيِۦ وَيُمِيتُ قَالَ أَنَا۠ أُحۡيِۦ وَأُمِيتُۖ قَالَ إِبۡرَٰهِـۧمُ فَإِنَّ ٱللَّهَ يَأۡتِي بِٱلشَّمۡسِ مِنَ ٱلۡمَشۡرِقِ فَأۡتِ بِهَا مِنَ ٱلۡمَغۡرِبِ فَبُهِتَ ٱلَّذِي كَفَرَۗ وَٱللَّهُ لَا يَهۡدِي ٱلۡقَوۡمَ ٱلظَّٰلِمِينَ

Ey Peygamber! İbrahim -aleyhisselam- ile Allah'ın rububiyeti ve tevhidi hakkında tartışıp çekişen şu azgın adamın cüretkârlığından daha çok şaşılacak bir şey gördün mü? Bu azgın adamdan bu cüretkâr tavır meydana gelmiştir. Çünkü o, Allah'ın kendisine mülk verdiği bir kimsedir. İbrahim -aleyhisselam- ona, Rabbinin sıfatlarını açıklayarak şöyle demiştir: "Benim Rabbim yaratılmış olan varlıkları yaşatan ve onları öldürendir." Azgın olan o kimse ise inat ile; "İstediğimi öldürüp istediğimi bağışlayarak ben de öldürür ve yaşatırım." dedi. Bunun üzerine İbrahim -aleyhisselam- ona, daha büyük bir delil ile geldi ve şöyle dedi: "Muhakkak ki benim Rabbim güneşi doğduğu yerden getirir, sen de güneşi batıdan getirsene!" dedi. Bu güçlü ve üstün gelen delil karşısında azgın kimse şaşırdı ve kesiliverdi. Allah, zulümleri ve azgınlıkları sebebi ile zalimleri kendi yolunu tutmak hususunda muvaffak kılmaz. info
التفاسير:

external-link copy
259 : 2

أَوۡ كَٱلَّذِي مَرَّ عَلَىٰ قَرۡيَةٖ وَهِيَ خَاوِيَةٌ عَلَىٰ عُرُوشِهَا قَالَ أَنَّىٰ يُحۡيِۦ هَٰذِهِ ٱللَّهُ بَعۡدَ مَوۡتِهَاۖ فَأَمَاتَهُ ٱللَّهُ مِاْئَةَ عَامٖ ثُمَّ بَعَثَهُۥۖ قَالَ كَمۡ لَبِثۡتَۖ قَالَ لَبِثۡتُ يَوۡمًا أَوۡ بَعۡضَ يَوۡمٖۖ قَالَ بَل لَّبِثۡتَ مِاْئَةَ عَامٖ فَٱنظُرۡ إِلَىٰ طَعَامِكَ وَشَرَابِكَ لَمۡ يَتَسَنَّهۡۖ وَٱنظُرۡ إِلَىٰ حِمَارِكَ وَلِنَجۡعَلَكَ ءَايَةٗ لِّلنَّاسِۖ وَٱنظُرۡ إِلَى ٱلۡعِظَامِ كَيۡفَ نُنشِزُهَا ثُمَّ نَكۡسُوهَا لَحۡمٗاۚ فَلَمَّا تَبَيَّنَ لَهُۥ قَالَ أَعۡلَمُ أَنَّ ٱللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ قَدِيرٞ

Çatıları çökmüş, duvarları yıkılmış, sakinleri helak olmuş ve ıssız hale gelmiş bir köye uğrayan kimsenin halini gördün mü? Bu adam şaşkınlık ile şöyle demişti: "Ölümünden sonra bu köy halkını Allah nasıl diriltecek?" Böylece Allah, bu adamı yüz yıl öldürdü ve sonra diriltip ona: "Kaç yıl ölü olarak kaldın?" diye sordu. O, cevaben şöyle dedi: "Bir gün yahut daha az" Allah, ona: "Hayır, aksine tam yüz sene kaldın. Yiyeceğine ve içeceğine bak ki değişikler en çabuk yiyecek ve içecekte olmasına rağmen o bulunduğu hal üzere kalmış ve henüz bozulmamıştır. Ve ölü eşeğine de bak. Seni insanlara onlar öldükten sonra tekrar diriltileceklerine dair açık bir delil kılacağız." dedi. "Şimdi sen eşeğinin birbirinden ayrılıp uzaklaşmış olan kemiklerine bak, onları nasıl kaldırıyor ve birbirine geçirip düzenliyor, sonra ona nasıl et giydiriyor ve böylece ondaki hayatı nasıl geri döndürüyoruz." dedi. Adam bunu görünce onun için işin hakikati ortaya çıktı ve Allah'ın kudretini anlayıp itiraf ederek dedi ki: "Şimdi iyice biliyorum ki, Allah her şeye kadirdir." dedi. info
التفاسير:
本諸節の功徳:
• من أعظم ما يميز أهل الإيمان أنهم على هدى وبصيرة من الله تعالى في كل شؤونهم الدينية والدنيوية، بخلاف أهل الكفر.
İman ehlini, küfür ehlinden ayıran en büyük özelliklerden biri, iman ehlinin dinî ve dünyevi her işlerinde Allah Teâlâ'dan bir hidayet ve basiret üzere olmalarıdır. info

• من أعظم أسباب الطغيان الغرور بالقوة والسلطان حتى يعمى المرء عن حقيقة حاله.
Azgınlığın en büyük sebeplerinden biri güç ve hükümranlık ile kibirlenmektir ki, bu azgın kişi gerçek halini görmeyecek kadar kör olur. info

• مشروعية مناظرة أهل الباطل لبيان الحق، وكشف ضلالهم عن الهدى.
Hakkı açıklamak ve batıl ehlinin haktan sapmasını ortaya koymak için batıl ehli ile münazara etmenin meşru olması. info

• عظم قدرة الله تعالى؛ فلا يُعْجِزُهُ شيء، ومن ذلك إحياء الموتى.
Allah Teâlâ'nın kudretinin büyüklüğüdür. Hiçbir şey onu aciz bırakamaz. Bunlardan biri de O'nun ölüleri yeniden diriltmesidir. info