クルアーンの対訳 - クルアーン簡潔注釈(トルコ語対訳)

ページ番号:close

external-link copy
113 : 2

وَقَالَتِ ٱلۡيَهُودُ لَيۡسَتِ ٱلنَّصَٰرَىٰ عَلَىٰ شَيۡءٖ وَقَالَتِ ٱلنَّصَٰرَىٰ لَيۡسَتِ ٱلۡيَهُودُ عَلَىٰ شَيۡءٖ وَهُمۡ يَتۡلُونَ ٱلۡكِتَٰبَۗ كَذَٰلِكَ قَالَ ٱلَّذِينَ لَا يَعۡلَمُونَ مِثۡلَ قَوۡلِهِمۡۚ فَٱللَّهُ يَحۡكُمُ بَيۡنَهُمۡ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ فِيمَا كَانُواْ فِيهِ يَخۡتَلِفُونَ

Yahudiler: "Hristiyanlar sahih din üzere değildir" dediler. Hristiyanlar da: "Yahudiler sahih din üzere değildir" dediler. Hâlbuki; onların hepsi Allah'ın kendilerine indirdiği kitapları okumakta ve o kitaplarda bütün peygamberlerin arasını ayırmadan iman etmelerinin emredildiğini bilmektedirler. Onlar bu yaptıklarında ne söylediklerini bilmeyen müşriklere benzerler. Onlar rasûllerin tamamını ve kendilerine indirilen kitapları yalanladılar. Bundan dolayı Allah, kıyamet günü ihtilafa düşenlerin tamamı hakkında, kullarına haber verdiği gibi adaletle hüküm verecektir. Şüphesiz ki Allah Teâlâ'nın bütün indirdiklerine iman etmeden kurtuluş yoktur. info
التفاسير:

external-link copy
114 : 2

وَمَنۡ أَظۡلَمُ مِمَّن مَّنَعَ مَسَٰجِدَ ٱللَّهِ أَن يُذۡكَرَ فِيهَا ٱسۡمُهُۥ وَسَعَىٰ فِي خَرَابِهَآۚ أُوْلَٰٓئِكَ مَا كَانَ لَهُمۡ أَن يَدۡخُلُوهَآ إِلَّا خَآئِفِينَۚ لَهُمۡ فِي ٱلدُّنۡيَا خِزۡيٞ وَلَهُمۡ فِي ٱلۡأٓخِرَةِ عَذَابٌ عَظِيمٞ

Allah'ın mescitlerinde isminin anılmasını yasaklayandan daha zalim kimse olamaz. O kimseler orada namazı, zikri ve Kur'an okumayı yasaklarlar. mescitlerin yıkılıp tahrip edilmesine ya da orada ibadet edilmesine engel olmaya sebep olarak gayretle çalışırlar. İşte oraların tahrip edilmesi için çaba sarf edenler Allah'ın mescitlerine (eğer girerlerse) ancak içinde bulundukları küfür ve Allah'ın mescitlerinden alıkoydukları için kalpleri korkudan titreyerek korka korka girebilmelidirler. Onlar için dünya hayatında Müminlerin ellerinden çekecekleri zillet ve rezillik vardır. İnsanları Allah'ın mescitlerine girmelerini yasakladıkları için ahirette de büyük azap vardır. info
التفاسير:

external-link copy
115 : 2

وَلِلَّهِ ٱلۡمَشۡرِقُ وَٱلۡمَغۡرِبُۚ فَأَيۡنَمَا تُوَلُّواْ فَثَمَّ وَجۡهُ ٱللَّهِۚ إِنَّ ٱللَّهَ وَٰسِعٌ عَلِيمٞ

Doğunun, batının ve ikisi arasındakilerin mülkü Allah'ındır. Kullarına dilediği gibi emreder. Hangi yöne yönelirseniz yönelin, Allah Teâlâ'ya yönelmiş olursunuz. Şayet size Beytü'l-makdis ya da Kâbe'ye yönelmenizi emrederse veyahut kıbleye dönmekte hata eder ya da kıbleye yönelmekte zorluk çekerseniz, bunda sizin için bir günah yoktur. Çünkü bütün yönlerin tamamı Allah Teâlâ'nındır. Şüphesiz ki Allah, rahmeti ve kolaylaştırması ile kullarını kuşatmıştır. Onların niyetlerini ve amellerini hakkıyla bilendir. info
التفاسير:

external-link copy
116 : 2

وَقَالُواْ ٱتَّخَذَ ٱللَّهُ وَلَدٗاۗ سُبۡحَٰنَهُۥۖ بَل لَّهُۥ مَا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۖ كُلّٞ لَّهُۥ قَٰنِتُونَ

Yahudiler, Hristiyanlar ve Müşrikler: "Allah çocuk edindi" dediler. Allah bundan münezzeh ve yücedir. O, yarattıklarından müstağnidir. Çocuğu ancak ona ihtiyaç duyan edinir. Bilakis göklerin ve yerin mülkü Allah -Subhanehu ve Teâlâ-'nındır. Bütün yaratılmışlar O'nun kullarıdır ve O'na boyun bükerler. Onlar hakkında dilediği gibi tasarrufta bulunur. info
التفاسير:

external-link copy
117 : 2

بَدِيعُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۖ وَإِذَا قَضَىٰٓ أَمۡرٗا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُۥ كُن فَيَكُونُ

Allah -Subhanehu ve Teâlâ- gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri benzersiz bir şekilde yaratmıştır. Eğer bir işi dileyip, takdir ederse o işe: "Ol" der; Allah'ın olmasını istediği gibi oluverir. O'nun emir ve kaderini kimse reddedemez. info
التفاسير:

external-link copy
118 : 2

وَقَالَ ٱلَّذِينَ لَا يَعۡلَمُونَ لَوۡلَا يُكَلِّمُنَا ٱللَّهُ أَوۡ تَأۡتِينَآ ءَايَةٞۗ كَذَٰلِكَ قَالَ ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِهِم مِّثۡلَ قَوۡلِهِمۡۘ تَشَٰبَهَتۡ قُلُوبُهُمۡۗ قَدۡ بَيَّنَّا ٱلۡأٓيَٰتِ لِقَوۡمٖ يُوقِنُونَ

Kitap ehli ve müşriklerden bilmeyenler hakka karşı inat ederek: "Allah arada vasıta olmadan bizimle neden konuşmuyor?" veya "Bize has bir mucize gelse ya?" dediler. Yaşadıkları zaman ve mekan farklı olsa bile bu sözün aynısını önceden peygamberlerini yalanlayan kavimler de söylemişti. Yaşadıkları zaman ve mekan farklı olsa bile geçmişte küfür, inat ve haddi aşan kimseler ile bunların kalpleri birbirine benzemektedir. Biz ayetleri, hakka kesin olarak inanacak bir toplum için açıkladık. Onlara şüphe gelmez ve inatçılık da onlara engel olmaz. info
التفاسير:

external-link copy
119 : 2

إِنَّآ أَرۡسَلۡنَٰكَ بِٱلۡحَقِّ بَشِيرٗا وَنَذِيرٗاۖ وَلَا تُسۡـَٔلُ عَنۡ أَصۡحَٰبِ ٱلۡجَحِيمِ

-Ey Peygamber!- Müminleri cennet ile müjdelemen ve kâfirleri cehennem ile uyarman için, biz, seni üzerinde şüphe olmayan hak din ile gönderdik. Senin apaçık bir şekilde bildirmekten başka bir sorumluluğun yoktur. Allah cehennem ehlinden iman etmeyenler hakkında sana hesap sormayacaktır. info
التفاسير:
本諸節の功徳:
• الكفر ملة واحدة وإن اختلفت أجناس أهله وأماكنهم، فهم يتشابهون في كفرهم وقولهم على الله بغير علم.
Irkları ve yaşadıkları beldeleri farklı olsa dahi küfür tek millettir. Onlar küfürlerinde ve Allah hakkında ilimsizce konuşmalarında birbirlerine benzemektedirler. info

• أعظم الناس جُرْمًا وأشدهم إثمًا من يصد عن سبيل الله، ويمنع من أراد فعل الخير.
Suç işleme açısından insanların en büyüğü ve günaha girme bakımından en çok günah işleyeni Allah'ın yolundan alıkoyan ve hayır işlemeyi isteyene engel olan kimsedir. info

• تنزّه الله تعالى عن الصاحبة والولد، فهو سبحانه لا يحتاج لخلقه.
Allah Teâlâ eş ve çocuk edinmekten münezzehtir. O -Subhanehu ve Teâlâ- mahlukatına asla ihtiyaç duymaz. info