クルアーンの対訳 - クルアーン簡潔注釈(トルコ語対訳)

ページ番号:close

external-link copy
170 : 2

وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ٱتَّبِعُواْ مَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ قَالُواْ بَلۡ نَتَّبِعُ مَآ أَلۡفَيۡنَا عَلَيۡهِ ءَابَآءَنَآۚ أَوَلَوۡ كَانَ ءَابَآؤُهُمۡ لَا يَعۡقِلُونَ شَيۡـٔٗا وَلَا يَهۡتَدُونَ

Bu kâfirlere “Allah'ın indirdiği dosdoğru yola ve aydınlığa tabi olun!” diye söylense, onlar inat ederek şöyle derler: “Bilakis bizler atalarımızda gördüğümüz inançlara uyar ve onları taklit ederiz.” Velev ki doğru yol ve aydınlıktan hiçbir şeyi düşünemiyor ve Allah'ın razı olduğu hakikate uymuyor olsalar da mı atalarına uyacaklar? info
التفاسير:

external-link copy
171 : 2

وَمَثَلُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ كَمَثَلِ ٱلَّذِي يَنۡعِقُ بِمَا لَا يَسۡمَعُ إِلَّا دُعَآءٗ وَنِدَآءٗۚ صُمُّۢ بُكۡمٌ عُمۡيٞ فَهُمۡ لَا يَعۡقِلُونَ

Kâfirlerin atalarına ittiba etmeleri, hayvanlarına seslenerek bağıran çobanın durumu gibidir. Onlar, çobanın sesini duyarlar fakat söylediğini anlamazlar. Kâfirler de hak olan sözü faydalanacakları bir şekilde işitemez sağırdırlar. Onların dilleri hak olan sözü söyleyemez, dili tutulmuş dilsizdir. Gözleri hakkı göremez kördür. Bu yüzden senin davet ettiğin doğru yolu akıl edemiyorlar. info
التفاسير:

external-link copy
172 : 2

يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ كُلُواْ مِن طَيِّبَٰتِ مَا رَزَقۡنَٰكُمۡ وَٱشۡكُرُواْ لِلَّهِ إِن كُنتُمۡ إِيَّاهُ تَعۡبُدُونَ

Ey Allah'a İman eden ve peygamberine tabi olanlar! Allah'ın sizi rızıklandırdığı ve size mübah kıldığı temiz olan rızıklardan yiyin! Allah’a, size ikram ettiği nimetlerden ötürü açık ve gizli şükredin! O'nun emirlerini yerine getirmekten ve O'na karşı gelmekten sakınmak, Allah Teâlâ’ya yapılan şükürdendir. Şayet hakikaten sadece O'na ibadet ediyorsanız, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın! info
التفاسير:

external-link copy
173 : 2

إِنَّمَا حَرَّمَ عَلَيۡكُمُ ٱلۡمَيۡتَةَ وَٱلدَّمَ وَلَحۡمَ ٱلۡخِنزِيرِ وَمَآ أُهِلَّ بِهِۦ لِغَيۡرِ ٱللَّهِۖ فَمَنِ ٱضۡطُرَّ غَيۡرَ بَاغٖ وَلَا عَادٖ فَلَآ إِثۡمَ عَلَيۡهِۚ إِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٞ رَّحِيمٌ

Allah, dinen uygun olarak kesilmeden ölen hayvanları, akan sıvı kanı, domuz etini ve kesilirken Allah'tan başkasının adı anılarak kesilen hayvanları yemeyi size haram kıldı. Şayet insan, bunlardan yerken ihtiyaç duyduğu kadarından fazla yiyerek aşırı gitmez ve zaruret miktarını aşmadan yemeye mecbur kalırsa, ona bir günah ve bir ceza yoktur. Muhakkak ki Allah kullarından tövbe edenleri çok bağışlayandır ve onlara karşı merhametlidir. Zaruret halinde bu haramlardan yenilmesinden ötürü insanları sorumlu tutmaması da O'nun merhametindendir. info
التفاسير:

external-link copy
174 : 2

إِنَّ ٱلَّذِينَ يَكۡتُمُونَ مَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلۡكِتَٰبِ وَيَشۡتَرُونَ بِهِۦ ثَمَنٗا قَلِيلًا أُوْلَٰٓئِكَ مَا يَأۡكُلُونَ فِي بُطُونِهِمۡ إِلَّا ٱلنَّارَ وَلَا يُكَلِّمُهُمُ ٱللَّهُ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ وَلَا يُزَكِّيهِمۡ وَلَهُمۡ عَذَابٌ أَلِيمٌ

Şüphesiz Yahudi ve Hristiyanların yaptığı gibi Allah'ın indirdiği kitapları, içerdiği hakikat ve Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in peygamberliğine delalet eden delilleri gizleyenler, bunları yöneticilik, itibar veya mal mülk gibi az bir karşılık elde etmek için yaparlar. Hakikatte onlar karınlarını, cehennem ateşinde azap görmelerine sebep olacak şeylerden başka bir şeyle doldurmazlar. Allah kıyamet günü onlarla hoşlanacakları şeyleri konuşmayacak. Bilakis onların rahatsız olacağı şeyleri konuşacak. Onları günahlarından arındırmayacak, onlara sena da etmeyecek. Ayrıca onlar için elem verici bir azap vardır. info
التفاسير:

external-link copy
175 : 2

أُوْلَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ ٱشۡتَرَوُاْ ٱلضَّلَٰلَةَ بِٱلۡهُدَىٰ وَٱلۡعَذَابَ بِٱلۡمَغۡفِرَةِۚ فَمَآ أَصۡبَرَهُمۡ عَلَى ٱلنَّارِ

İnsanların ihtiyaç duyduğu ilmi gizlemekle nitelenenler, gerçek ilmi gizleyerek hidayeti sapıklıkla, Allah'ın bağışlamasını Allah'ın azabıyla değiştirmişlerdir. Onlar, cehennem ateşine girmelerine sebep olan bu şeyleri yapmaya ne kadar da sabırlılar. Sanki bu yaptıklarında gösterdikleri sabırla cehennem azabını umursamıyorlar. info
التفاسير:

external-link copy
176 : 2

ذَٰلِكَ بِأَنَّ ٱللَّهَ نَزَّلَ ٱلۡكِتَٰبَ بِٱلۡحَقِّۗ وَإِنَّ ٱلَّذِينَ ٱخۡتَلَفُواْ فِي ٱلۡكِتَٰبِ لَفِي شِقَاقِۭ بَعِيدٖ

O ceza, ilmin ve doğru yolun gizlenmesinden dolayı verilmiştir. Hâlbuki Allah bu ilahi kitapları hak olarak indirmiştir. Bunun için gizlenmeyip açıklanması gerekir. Bu ilahi kitaplar hakkında ihtilafa düşenler, bir bölümüne iman edip diğer bir bölümünü gizleyenler, haktan çok uzak bir ayrılık ve çekişmenin içindedir. info
التفاسير:
本諸節の功徳:
• أكثر ضلال الخلق بسبب تعطيل العقل، ومتابعة من سبقهم في ضلالهم، وتقليدهم بغير وعي.
İnsanların doğru yoldan ayrılmalarının en büyük sebebi, aklın kullanılmamasıdır ve insanın içinde bulunduğu yanılgıda ondan önce gelmiş olan kimselere uyarak, onları bilinçsizce taklit etmesidir. info

• عدم انتفاع المرء بما وهبه الله من نعمة العقل والسمع والبصر، يجعله مثل من فقد هذه النعم.
Bir kimsenin, Allah'ın verdiği akıl, duyma ve görme nimetlerinden faydalanmaması, onu bu nimetleri yitirmiş bir kişi haline sokar. info

• من أشد الناس عقوبة يوم القيامة من يكتم العلم الذي أنزله الله، والهدى الذي جاءت به رسله تعالى.
Kıyamet günü en şiddetli cezalara çarptırılacak olan insanlar, Allah'ın indirdiği ilmi ve Allah resullerinin getirdiği doğru yolu gizleyenlerdir. info

• من نعمة الله تعالى على عباده المؤمنين أن جعل المحرمات قليلة محدودة، وأما المباحات فكثيرة غير محدودة.
Allah Teâlâ’nın mümin kullarına bahşettiği, nimetlerden birisi de haramları az sayıda ve sınırlı kılmasıdır. Oysa mübah kılınanlar sınırlanamayacak kadar çoktur. info