Vertaling van de betekenissen Edele Qur'an - De Turkse vertaling van de samenvatting van de tafsier van de Heilige Koran
Sûretu'l-Beled
Het doel van deze surah:
بيان افتقار الإنسان وكبده وسبل نجاته.
İnsanın muhtaciyeti, sıkıntıları ve kurtuluş yolları anlatılmıştır.
1
:
90
لَآ أُقۡسِمُ بِهَٰذَا ٱلۡبَلَدِ
Yüce Allah, Mekke-i Mükerreme'ye, o haram olan topraklara yemin etmiştir.
التفاسير:
2
:
90
وَأَنتَ حِلُّۢ بِهَٰذَا ٱلۡبَلَدِ
-Ey Peygamber!- Orada yaptıkları sebebiyle öldürülmeyi hak edenin öldürülmesi ve tutsak edilmeyi hak edenin tutsak edilmesi sana helaldir.
التفاسير:
3
:
90
وَوَالِدٖ وَمَا وَلَدَ
Allah Teâlâ, beşeriyetin babasına ve ondan çoğalıp üreyen çocuklara da yemin etmiştir.
التفاسير:
4
:
90
لَقَدۡ خَلَقۡنَا ٱلۡإِنسَٰنَ فِي كَبَدٍ
Doğrusu biz insanı, dünyada çektiği zorluklar sebebiyle bir gayret ve meşakkatin içinde yarattık.
التفاسير:
5
:
90
أَيَحۡسَبُ أَن لَّن يَقۡدِرَ عَلَيۡهِ أَحَدٞ
İnsan; günah işlediği zaman hiç kimsenin hatta onu yaratan Rabbinin bile kendisine güç yetiremeyeceğini ve ondan intikam alamayacağını mı zannediyor?
التفاسير:
6
:
90
يَقُولُ أَهۡلَكۡتُ مَالٗا لُّبَدًا
"Birbiri üzerine yığılmış pek çok mal harcadım'' der.
التفاسير:
7
:
90
أَيَحۡسَبُ أَن لَّمۡ يَرَهُۥٓ أَحَدٌ
Harcadığı şeyle böbürlenen bu kimse, Allah’ın onu görmediğini ve malını nereden kazandığını ve onu nerede harcadığını sorup onu hesaba çekmeyeceğini mi zannediyor?
التفاسير:
8
:
90
أَلَمۡ نَجۡعَل لَّهُۥ عَيۡنَيۡنِ
Biz, ona görebileceği iki göz vermedik mi?
التفاسير:
9
:
90
وَلِسَانٗا وَشَفَتَيۡنِ
Konuşabileceği bir dil ve iki dudak vermedik mi?
التفاسير:
10
:
90
وَهَدَيۡنَٰهُ ٱلنَّجۡدَيۡنِ
Ona, hak yolu ve batıl yolu öğretmedik mi?
التفاسير:
11
:
90
فَلَا ٱقۡتَحَمَ ٱلۡعَقَبَةَ
Kendisini cennetten ayıran engeli aşması gerekir. Böylece o da onu aşar ve geçer.
التفاسير:
12
:
90
وَمَآ أَدۡرَىٰكَ مَا ٱلۡعَقَبَةُ
-Ey Peygamber!- cennete girmek için aşacağın engelin ne olduğunu sana ne öğretti?
التفاسير:
13
:
90
فَكُّ رَقَبَةٍ
O, erkek veya dişi bir köle azat etmektir.
التفاسير:
14
:
90
أَوۡ إِطۡعَٰمٞ فِي يَوۡمٖ ذِي مَسۡغَبَةٖ
Veya yiyeceğin nadir bulunduğu açlık zamanında yemek yedirmektir.
التفاسير:
15
:
90
يَتِيمٗا ذَا مَقۡرَبَةٍ
Onunla akrabalık bağı bulunan babasını kaybetmiş bir çocuğa.
التفاسير:
16
:
90
أَوۡ مِسۡكِينٗا ذَا مَتۡرَبَةٖ
Veya hiçbir şeye sahip olmayan bir fakiri.
التفاسير:
17
:
90
ثُمَّ كَانَ مِنَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَتَوَاصَوۡاْ بِٱلصَّبۡرِ وَتَوَاصَوۡاْ بِٱلۡمَرۡحَمَةِ
Sonra da Allah’a iman eden kimselerden, birbirilerine Allah’a itaat etmeyi, günahlara bulaşmamayı ve musibetlere karşı sabır göstermeyi tavsiye eden ve birbirlerine Allah Teâlâ’nın kullarına karşı merhametli davranmayı tavsiye edenlerden olmaktır.
التفاسير:
18
:
90
أُوْلَٰٓئِكَ أَصۡحَٰبُ ٱلۡمَيۡمَنَةِ
İşte bu özelliklere sahip olan kimseler sağ taraf ashabıdır.
التفاسير:
Voordelen van de verzen op deze pagina:
• عتق الرقاب، وإطعام المحتاجين في وقت الشدة، والإيمان بالله، والتواصي بالصبر والرحمة: من أسباب دخول الجنة.
Köle azat etmek, darlık zamanında ihtiyaç sahiplerine yemek yedirmek, Allah’a iman etmek, sabrı ve merhameti tavsiye etmek cennete girme sebeplerindendir.
• من دلائل النبوة إخباره أن مكة ستكون حلالًا له ساعة من نهار.
Kendisi için gündüzün belli bir vakti Mekke şehrinin (savaşmak için) helal kılınacağını haber vermesi, Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in peygamberlik alametlerinden biridir.
• لما ضيق الله طرق الرق وسع طرق العتق، فجعل الإعتاق من القربات والكفارات.
Allah Teâlâ, insanları köle edinme yollarını daraltınca azat etme yollarını genişletti. Azat etmeyi ibadetlerden ve günahların bağışlanma vesilelerinden biri olarak belirledi.
19
:
90
وَٱلَّذِينَ كَفَرُواْ بِـَٔايَٰتِنَا هُمۡ أَصۡحَٰبُ ٱلۡمَشۡـَٔمَةِ
Peygamberimize indirilen ayetlerimizi inkâr edenler ise sol taraf ashabıdır.
التفاسير:
20
:
90
عَلَيۡهِمۡ نَارٞ مُّؤۡصَدَةُۢ
Kıyamet günü onlar için içinde azap gördükleri ve üzerilerine kapıları kilitlenmiş bir ateş vardır.
التفاسير:
Voordelen van de verzen op deze pagina:
• أهمية تزكية النفس وتطهيرها.
Nefsi arındırıp, temizlemenin önemi ifade edilmiştir.
• المتعاونون على المعصية شركاء في الإثم.
Suç işlemekte birbirine yardım edenler, günahta ortaktırlar.
• الذنوب سبب للعقوبات الدنيوية.
Günahlar, dünyalık cezalandırılmalara sebep olur.
• كلٌّ ميسر لما خلق له فمنهم مطيع ومنهم عاصٍ.
Her kimseye, kendisi için yaratıldığı şey kolaylaştırılır. İnsanların bazıları itaatkâr, bazıları ise günahkârdır.
