Vertaling van de betekenissen Edele Qur'an - De Turkse vertaling van de samenvatting van de tafsier van de Heilige Koran

Pagina nummer:close

external-link copy
49 : 2

وَإِذۡ نَجَّيۡنَٰكُم مِّنۡ ءَالِ فِرۡعَوۡنَ يَسُومُونَكُمۡ سُوٓءَ ٱلۡعَذَابِ يُذَبِّحُونَ أَبۡنَآءَكُمۡ وَيَسۡتَحۡيُونَ نِسَآءَكُمۡۚ وَفِي ذَٰلِكُم بَلَآءٞ مِّن رَّبِّكُمۡ عَظِيمٞ

Ey İsrailoğulları! Çeşitli azaplarla size azap eden Firavun'un avanelerinden sizi kurtardığımız zamanı hatırlayın. Öyle ki (yeryüzünde) varlığınız kalmasın diye oğullarınızı keserek öldürüyorlardı. Ve daha da ileri giderek size ihanet etmek ve küçük düşürmek için kendilerine hizmet eden kadın olsunlar diye kızlarınızı hayatta bırakıyorlardı. Firavun ve avanesinin zulmünden sizi kurtarması Rabbinizden büyük bir imtihandır. Umulur ki şükredersiniz. info
التفاسير:

external-link copy
50 : 2

وَإِذۡ فَرَقۡنَا بِكُمُ ٱلۡبَحۡرَ فَأَنجَيۡنَٰكُمۡ وَأَغۡرَقۡنَآ ءَالَ فِرۡعَوۡنَ وَأَنتُمۡ تَنظُرُونَ

Size gönderdiğimiz nimetlerimizi hatırlayıp, anın. Sizin için denizi yarıp, üzerinde yürüyeceğiniz bir yol haline getirdik. Ardından sizleri kurtarıp, düşmanınız firavun ve avenesini gözlerinizin önünde boğduk. Sizler onların bu halini gördünüz. info
التفاسير:

external-link copy
51 : 2

وَإِذۡ وَٰعَدۡنَا مُوسَىٰٓ أَرۡبَعِينَ لَيۡلَةٗ ثُمَّ ٱتَّخَذۡتُمُ ٱلۡعِجۡلَ مِنۢ بَعۡدِهِۦ وَأَنتُمۡ ظَٰلِمُونَ

Size bahşettiğimiz nimetlerimiz arasında şunu da hatırlayın; nur ve hidayet rehberi olan Tevrat'ın indirilme işleminin tamamlanması için Musa'ya kırk geceyi söz vermiştik. Sonra bu müddet içinde buzağıya tapınmıştınız. Sizler bu yaptığınızdan dolayı zalimler oldunuz. info
التفاسير:

external-link copy
52 : 2

ثُمَّ عَفَوۡنَا عَنكُم مِّنۢ بَعۡدِ ذَٰلِكَ لَعَلَّكُمۡ تَشۡكُرُونَ

Tövbenizden sonra sizi affettik. Umulur ki, Allah'a güzel bir şekilde itaat ve ibadet ile şükredersiniz diye sizleri cezalandırmadık. info
التفاسير:

external-link copy
53 : 2

وَإِذۡ ءَاتَيۡنَا مُوسَى ٱلۡكِتَٰبَ وَٱلۡفُرۡقَانَ لَعَلَّكُمۡ تَهۡتَدُونَ

Hak ile batılın, hidayet ile dalaletin arasını ayıran Tevrat'ı Musa -alehisselam-'a verdik, bu nimeti de hatırlayın. Umulur ki, bu nimetimiz ile hakkı bulursunuz. info
التفاسير:

external-link copy
54 : 2

وَإِذۡ قَالَ مُوسَىٰ لِقَوۡمِهِۦ يَٰقَوۡمِ إِنَّكُمۡ ظَلَمۡتُمۡ أَنفُسَكُم بِٱتِّخَاذِكُمُ ٱلۡعِجۡلَ فَتُوبُوٓاْ إِلَىٰ بَارِئِكُمۡ فَٱقۡتُلُوٓاْ أَنفُسَكُمۡ ذَٰلِكُمۡ خَيۡرٞ لَّكُمۡ عِندَ بَارِئِكُمۡ فَتَابَ عَلَيۡكُمۡۚ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلتَّوَّابُ ٱلرَّحِيمُ

Yüce Allah'ın bahşetmiş olduğu nimetlerden bir tanesi de sizleri buzağıya ibadet etmekten tövbe etmeye muvaffak kılmasıdır. İşte bu nimeti de anın. Zira Musa -aleyhisselam- size: "Şüphesiz ki buzağıyı ibadet ettiğiniz bir ilah edinmekle nefislerinize zulmettiniz" dedi. Haydi sizi yaratan ve yoktan var eden yaratıcınıza tövbe edin, O'na dönün. Bu tövbe sizden birilerinin diğerlerini öldürmesiyle gerçekleşir. Bu tövbe sizin için, cehennemde ebedî kalmaya sebebiyet verecek küfürde devam etmekten daha hayırlıdır. Bu (tövbeyi) Allah'ın muvaffak kılması ve yardımı sayesinde ettiniz. O da sizin tövbenizi kabul etti. Çünkü O, tövbeleri çokça kabul eden, kullarına karşı merhametli olandır. info
التفاسير:

external-link copy
55 : 2

وَإِذۡ قُلۡتُمۡ يَٰمُوسَىٰ لَن نُّؤۡمِنَ لَكَ حَتَّىٰ نَرَى ٱللَّهَ جَهۡرَةٗ فَأَخَذَتۡكُمُ ٱلصَّٰعِقَةُ وَأَنتُمۡ تَنظُرُونَ

Musa -aleyhisselam-'la babalarınızın cüretle konuşup, ona söylediklerini hatırlayın. Onlar şöyle demişlerdi: "Bizden gizli olmadan aleni olarak Allah'ı görene kadar sana iman etmeyeceğiz". Bunun akabinde yakıcı ateş sizi alıverdi. Sizden bazısı diğerlerine bakıverirken sizi öldürdü. info
التفاسير:

external-link copy
56 : 2

ثُمَّ بَعَثۡنَٰكُم مِّنۢ بَعۡدِ مَوۡتِكُمۡ لَعَلَّكُمۡ تَشۡكُرُونَ

Sonra ölümünüzün ardından sizi tekrar dirilttik. Umulur ki size vermiş olduğu nimetinden dolayı Allah'a şükredersiniz. info
التفاسير:

external-link copy
57 : 2

وَظَلَّلۡنَا عَلَيۡكُمُ ٱلۡغَمَامَ وَأَنزَلۡنَا عَلَيۡكُمُ ٱلۡمَنَّ وَٱلسَّلۡوَىٰۖ كُلُواْ مِن طَيِّبَٰتِ مَا رَزَقۡنَٰكُمۡۚ وَمَا ظَلَمُونَا وَلَٰكِن كَانُوٓاْ أَنفُسَهُمۡ يَظۡلِمُونَ

Size bahşetmiş olduğumuz nimetlerimizden bir tanesi de; yeryüzünde yolunuzu kaybettiğinizde, güneşin sıcaklığından koruması için size bulut gönderdik. Size indirmiş olduğumuz nimetlerimizden bir diğeri de bal gibi tatlı içecek ve eti lezzetli olup bıldırcına benzeyen küçük kuştur. Size rızık olarak verdiğimiz güzel şeylerden yiyin dedik. Onların bu nimetlere nankörlük edip inkâr etmeleri bizden bir şey eksiltmedi. Ancak (bu nimetlerin) sevaplarından alacakları paylarını azaltarak ve azaba maruz bırakarak kendi nefislerine zulmettiler. info
التفاسير:
Voordelen van de verzen op deze pagina:
• عِظَمُ نعم الله وكثرتها على بني إسرائيل، ومع هذا لم تزدهم إلا تكبُّرًا وعنادًا.
Yüce Allah'ın İsrailoğulları'na bahşetmiş olduğu nimetleri pek çok ve bir o kadar da büyüktür. Ne var ki; kendilerine verilen bu nimetler, onların kibir ve inatlarını arttırmıştır. info

• سَعَةُ حِلم الله تعالى ورحمته بعباده، وإن عظمت ذنوبهم.
Kulların işledikleri günahlar ne kadar büyük olursa olsun, Allah Teâlâ'nın onlara karşı hoşgörü ve şefkati çok geniş ve kapsayıcıdır. info

• الوحي هو الفَيْصَلُ بين الحق والباطل.
Vahiy, hak ile batılın arasını ayıran keskin hükümdür. info