د قرآن کریم د معناګانو ژباړه - د المختصر في تفسیر القرآن الکریم ترکي ژباړه

د مخ نمبر:close

external-link copy
31 : 29

وَلَمَّا جَآءَتۡ رُسُلُنَآ إِبۡرَٰهِيمَ بِٱلۡبُشۡرَىٰ قَالُوٓاْ إِنَّا مُهۡلِكُوٓاْ أَهۡلِ هَٰذِهِ ٱلۡقَرۡيَةِۖ إِنَّ أَهۡلَهَا كَانُواْ ظَٰلِمِينَ

Gönderdiğimiz melekler, İbrahim’e İshak’ı, ardından da (İshak'ın) oğlu Yakup’u müjdeleyerek geldiklerinde ona şöyle dediler: "Muhakkak biz Lût'un kavminin ülkesi olan Sedum şehrinin halkını helak edeceğiz. Zira oranın halkı işlemiş oldukları ahlaksız iş sebebiyle zalimlerden oldular." info
التفاسير:

external-link copy
32 : 29

قَالَ إِنَّ فِيهَا لُوطٗاۚ قَالُواْ نَحۡنُ أَعۡلَمُ بِمَن فِيهَاۖ لَنُنَجِّيَنَّهُۥ وَأَهۡلَهُۥٓ إِلَّا ٱمۡرَأَتَهُۥ كَانَتۡ مِنَ ٱلۡغَٰبِرِينَ

İbrahim -aleyhisselam- meleklere, "Sizin halkını helak etmek istediğiniz bu şehirde Lût da var ve o zalimlerden birisi değildir.” dedi. Melekler de şöyle yanıt verdiler: "Biz orada kimlerin olduğunu senden daha iyi biliyoruz. Biz onu ve bütün ailesini şehir halkının üzerine inecek olan azapla helak olmaktan kurtaracağız. Ancak karısı hariç; o ise, helak olanlarla beraber kalacak ve onu da onlarla beraber helak edeceğiz." info
التفاسير:

external-link copy
33 : 29

وَلَمَّآ أَن جَآءَتۡ رُسُلُنَا لُوطٗا سِيٓءَ بِهِمۡ وَضَاقَ بِهِمۡ ذَرۡعٗاۖ وَقَالُواْ لَا تَخَفۡ وَلَا تَحۡزَنۡ إِنَّا مُنَجُّوكَ وَأَهۡلَكَ إِلَّا ٱمۡرَأَتَكَ كَانَتۡ مِنَ ٱلۡغَٰبِرِينَ

Lût kavmini helak etmek üzere gönderdiğimiz melekler, Lût'un yanına gelince, kavminin onlara bir ahlaksızlık yapmalarından korktuğundan dolayı onların gelmesi onu üzdü ve hüzünlendirdi. Melekler onun yanına erkek şeklinde gelmişlerdi ve kavmi, kadınları bırakıp erkeklere yanaşıyorlardı. Melekler ona dedi ki: "Korkma! Kavmin sana bir kötülük yapamayacak. Onları helak edeceğimize dair verdiğimiz habere de üzülme! Şüphesiz biz seni ve karın dışında bütün aileni helak olmaktan kurtaracağız. O ise, geride kalıp helak olanlardandır. Bu yüzden onu da helak edeceğiz." info
التفاسير:

external-link copy
34 : 29

إِنَّا مُنزِلُونَ عَلَىٰٓ أَهۡلِ هَٰذِهِ ٱلۡقَرۡيَةِ رِجۡزٗا مِّنَ ٱلسَّمَآءِ بِمَا كَانُواْ يَفۡسُقُونَ

Biz, bu kentin ahlaksızlık yapan ahalisinin üzerine gökyüzünden azap indireceğiz. O azap, sert çamurdan oluşan taşlardır. İşledikleri çirkin hayasızlıktan ötürü Allah’a itaat etmekten ayrılmışlar ve bu cezayı hak etmişlerdir. Onların işlediği bu hayasızlık, kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşmalarıdır. info
التفاسير:

external-link copy
35 : 29

وَلَقَد تَّرَكۡنَا مِنۡهَآ ءَايَةَۢ بَيِّنَةٗ لِّقَوۡمٖ يَعۡقِلُونَ

Şüphesiz biz, helak ettiğimiz bu kentte, aklını kullanan topluluklar için apaçık bir ayet bıraktık. Çünkü ayetlerden ibret alan onlardır. info
التفاسير:

external-link copy
36 : 29

وَإِلَىٰ مَدۡيَنَ أَخَاهُمۡ شُعَيۡبٗا فَقَالَ يَٰقَوۡمِ ٱعۡبُدُواْ ٱللَّهَ وَٱرۡجُواْ ٱلۡيَوۡمَ ٱلۡأٓخِرَ وَلَا تَعۡثَوۡاْ فِي ٱلۡأَرۡضِ مُفۡسِدِينَ

Medyen'e de soy kardeşleri olan Şuayb -aleyhisselam-'ı gönderdik. Onlara şöyle dedi: “Ey kavmim! Bir tek Allah’a ibadet edin ve sadece O'na yaptığınız ibadetlerinizle ahiret gününde bir karşılık isteyin. Günah işleyerek ve onları yayarak yeryüzünde fesat çıkarmayın." info
التفاسير:

external-link copy
37 : 29

فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَتۡهُمُ ٱلرَّجۡفَةُ فَأَصۡبَحُواْ فِي دَارِهِمۡ جَٰثِمِينَ

Ancak kavmi onu yalanladı ve bu yüzden deprem onları vurdu. Evlerinde yüzleri üzerine düşüverdiler ve topraklar yüzlerine yapıştı da hareket edemediler. info
التفاسير:

external-link copy
38 : 29

وَعَادٗا وَثَمُودَاْ وَقَد تَّبَيَّنَ لَكُم مِّن مَّسَٰكِنِهِمۡۖ وَزَيَّنَ لَهُمُ ٱلشَّيۡطَٰنُ أَعۡمَٰلَهُمۡ فَصَدَّهُمۡ عَنِ ٱلسَّبِيلِ وَكَانُواْ مُسۡتَبۡصِرِينَ

Aynı şekilde Âd'ı, Hûd'un kavmini ve Salih'in kavmi Semûd'u da helak ettik. -Ey Mekke ahalisi!- Hadramevt’teki Şihr'de ve Hicr'de onların helak olduklarını size gösteren meskenleri apaçık belli olmuştur. Bomboş evleri bunun bir şahididir. Şeytan onlara işledikleri küfür ve diğer günahları güzel göstererek onları dosdoğru yoldan çıkardı. Onlar, peygamberlerinin onlara öğrettikleriyle hak olanı ve sapıklığı, rüştü ve azgınlığı bilen kimselerdi. Fakat onlar, hidayete uymak yerine arzularına uymayı tercih ettiler. info
التفاسير:
په دې مخ کې د ایتونو د فایدو څخه:
• قوله تعالى:﴿ وَقَد تَّبَيَّنَ..﴾ تدل على معرفة العرب بمساكنهم وأخبارهم.
Allah Teâlâ’nın; “Kesinlikle apaçık beyan oldu…” ayeti Araplar'ın onların evlerini ve başlarından geçen haberlerini bilip, öğrendiklerine delalet etmektedir. info

• العلائق البشرية لا تنفع إلا مع الإيمان.
Beşeri ilişkiler ancak imanla beraber bir fayda verir. info

• الحرص على أمن الضيوف وسلامتهم من الاعتداء عليهم.
Misafir ve konukların bir saldırıya uğramalarından emin ve güvende olmaları için gayretli olmak gerekir. info

• منازل المُهْلَكين بالعذاب عبرة للمعتبرين.
Azaba uğrayarak helak olmuş kimselerin meskenleri ibret alanlar için bir öğüttür. info

• العلم بالحق لا ينفع مع اتباع الهوى وإيثاره على الهدى.
Hakkı biliyor olmak ve bununla birlikte hevâya uyup, onu hidayete uymaya tercih etmek kişiye bir fayda sağlamaz. info