വിശുദ്ധ ഖുർആൻ പരിഭാഷ - അൽ മുഖ്തസ്വർ ഫീ തഫ്സീറിൽ ഖുർആനിൽ കരീം (തുർകി വിവർത്തനം)

പേജ് നമ്പർ:close

external-link copy
6 : 14

وَإِذۡ قَالَ مُوسَىٰ لِقَوۡمِهِ ٱذۡكُرُواْ نِعۡمَةَ ٱللَّهِ عَلَيۡكُمۡ إِذۡ أَنجَىٰكُم مِّنۡ ءَالِ فِرۡعَوۡنَ يَسُومُونَكُمۡ سُوٓءَ ٱلۡعَذَابِ وَيُذَبِّحُونَ أَبۡنَآءَكُمۡ وَيَسۡتَحۡيُونَ نِسَآءَكُمۡۚ وَفِي ذَٰلِكُم بَلَآءٞ مِّن رَّبِّكُمۡ عَظِيمٞ

-Ey Resul!- Musa -aleyhisselam- Rabbinin emrine itaat edip kavmi olan İsrailoğulları'na Allah'ın bahşetmiş olduğu nimetlerini hatırlatarak, şöyle demişti: "Ey Kavmim! Allah'ın Firavun ailesinden sizi kurtardığı, onların kötülüklerinden selamette kıldığı ve azabın en şiddetlisini size tattırdıkları zaman ki nimetini hatırlayın. Hani, Firavun'un mülkünü ele geçirecek kimseler doğmasın diye erkek çocuklarınızı boğazlıyor, kadınlarınızı küçük düşürmek ve zelil kılmak için hayatta bırakıyordu. Onların bu yaptıkları, sabretmeniz sizin için büyük bir imtihandır. Yüce Allah bu musibete sabretmenizden dolayı, Firavun ailesinin kötülüğünden sizi kurtararak mükâfatlandırdı". info
التفاسير:

external-link copy
7 : 14

وَإِذۡ تَأَذَّنَ رَبُّكُمۡ لَئِن شَكَرۡتُمۡ لَأَزِيدَنَّكُمۡۖ وَلَئِن كَفَرۡتُمۡ إِنَّ عَذَابِي لَشَدِيدٞ

Musa -aleyhisselam- onlara şöyle dedi: Rabbinizin şu buyruğunu hatırlayın; zikredilen nimetlerle sizi nimetlendirdiği için Allah'a şükrederseniz lütfunu ve nimetlerini size artırır. Eğer size verdiği nimetlerine nankörlük edip şükretmezseniz, nimetlerine nankörlük edip şükretmeyenlere karşı azabı da çok çetindir. info
التفاسير:

external-link copy
8 : 14

وَقَالَ مُوسَىٰٓ إِن تَكۡفُرُوٓاْ أَنتُمۡ وَمَن فِي ٱلۡأَرۡضِ جَمِيعٗا فَإِنَّ ٱللَّهَ لَغَنِيٌّ حَمِيدٌ

Musa -aleyhisselam- kavmine şöyle dedi: Ey Kavmim! Siz ve sizinle birlikte bütün yeryüzündekiler inkâr etseniz, bu küfrünüz geri dönüp size zarar verir. Allah zatında zengin olandır. hamt edilmeyi hak edendir. Müminlerin iman etmesi ona fayda vermediği gibi kâfirlerin küfrü de O'na zarar vermez. info
التفاسير:

external-link copy
9 : 14

أَلَمۡ يَأۡتِكُمۡ نَبَؤُاْ ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِكُمۡ قَوۡمِ نُوحٖ وَعَادٖ وَثَمُودَ وَٱلَّذِينَ مِنۢ بَعۡدِهِمۡ لَا يَعۡلَمُهُمۡ إِلَّا ٱللَّهُۚ جَآءَتۡهُمۡ رُسُلُهُم بِٱلۡبَيِّنَٰتِ فَرَدُّوٓاْ أَيۡدِيَهُمۡ فِيٓ أَفۡوَٰهِهِمۡ وَقَالُوٓاْ إِنَّا كَفَرۡنَا بِمَآ أُرۡسِلۡتُم بِهِۦ وَإِنَّا لَفِي شَكّٖ مِّمَّا تَدۡعُونَنَآ إِلَيۡهِ مُرِيبٖ

-Ey Kafirler- Sizden önce Nuh, Hûd, Âd, Salih, Semûd ve onlardan sonra yaşayıp elçileri yalanlayan kavimlerin helak haberi size ulaşmadı mı? Onların sayısını Allah'tan başka kimse bilemez. Resulleri onlara apaçık delillerle gelmişti. Resullere olan öfkelerinden dolayı parmaklarını ısırmak için ellerini ağızlarına sokarak, resullerine şöyle dediler: "Şüphesiz ki biz, gönderildiğiniz şeyi inkâr ediyoruz ve bizi çağırdığınız şey hakkında da şek ve şüphe duymaktayız." info
التفاسير:

external-link copy
10 : 14

۞ قَالَتۡ رُسُلُهُمۡ أَفِي ٱللَّهِ شَكّٞ فَاطِرِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۖ يَدۡعُوكُمۡ لِيَغۡفِرَ لَكُم مِّن ذُنُوبِكُمۡ وَيُؤَخِّرَكُمۡ إِلَىٰٓ أَجَلٖ مُّسَمّٗىۚ قَالُوٓاْ إِنۡ أَنتُمۡ إِلَّا بَشَرٞ مِّثۡلُنَا تُرِيدُونَ أَن تَصُدُّونَا عَمَّا كَانَ يَعۡبُدُ ءَابَآؤُنَا فَأۡتُونَا بِسُلۡطَٰنٖ مُّبِينٖ

Resulleri onlara cevap olarak şöyle dediler: Allah'ın birliğinde ve tek başına ibadete layık olmasında şüphe mi var? O, gökleri ve yeri yaratandır, hiçbir benzerleri olmadan o ikisini yoktan var edendir. Geçmiş günahlarınızı silmek ve dünya hayatındaki ecellerinizi tamamlamanız için belirli bir zamana kadar sizleri erteleyerek kendisine iman etmeye çağırıyor. Kavimleri (resullerine) şöyle dediler: Sizler de bizim gibi beşer değil misiniz? Sizin bize bir üstünlüğünüz yoktur. Atalarımızın ibadet ettiklerine ibadet etmekten bizleri alıkoymak mı istiyorsunuz. Öyle ise Allah'ın bize göndermiş olduğu resuller olarak davet ettiğiniz şeylerde doğru söylediğinize delalet eden apaçık deliller getirin. info
التفاسير:
ഈ പേജിലെ ആയത്തുകളിൽ നിന്നുള്ള പാഠങ്ങൾ:
• من وسائل الدعوة تذكير المدعوين بنعم الله تعالى عليهم، خاصة إن كان ذلك مرتبطًا بنعمة كبيرة، مثل نصر على عدوه أو نجاة منه.
Allah Teâlâ'nın insanlara vermiş olduğu nimetleri, özellikle de düşmana karşı zafer kazanmak ya da onlardan kurtulmak gibi büyük nimetleri hatırlatmak izlenmesi gereken davet metotlarından biridir. info

• من فضل الله تعالى أنه وعد عباده مقابلة شكرهم بمزيد الإنعام، وفي المقابل فإن وعيده شديد لمن يكفر به.
Allah Teâlâ'nın kullarına bahşettiği bir lütfu ihsanı da onların şükrüne mukabil nimetlerini arttıracağını vadetmesidir. Bununla birlikte O'nu inkâr etmelerine karşılık azabı ise çok şiddetlidir. info

• كفر العباد لا يضر اللهَ البتة، كما أن إيمانهم لا يضيف له شيئًا، فهو غني حميد بذاته.
Kulların imanı kesinlikle Yüce Allah'a bir fayda sağlamaz. Küfrü de kesinlikle Allah'a zarar vermez. O zatında zengin olan, hamt edilmeyi hak edendir. info