ការបកប្រែអត្ថន័យគួរអាន - ការអធិប្បាយសង្ខេបអំពីគម្ពីគួរអានជាភាសាទួរគី

លេខ​ទំព័រ:close

external-link copy
41 : 36

وَءَايَةٞ لَّهُمۡ أَنَّا حَمَلۡنَا ذُرِّيَّتَهُمۡ فِي ٱلۡفُلۡكِ ٱلۡمَشۡحُونِ

Yüce Allah'ın birliğine delalet eden ve kullarına olan nimetinin bir delili de Nuh zamanında Âdem'in zürriyetinden tufandan kurtulanları Allah'ın mahlukatı ile dolu olan gemide taşımamızdır. Şüphesiz Yüce Allah, onlardan her cinsten bir çift taşımıştır. info
التفاسير:

external-link copy
42 : 36

وَخَلَقۡنَا لَهُم مِّن مِّثۡلِهِۦ مَا يَرۡكَبُونَ

Yüce Allah'ın birliğine delalet eden ve kullarına olan nimetinin bir delili olarak Nuh'un gemisi gibi binekleri yarattık. info
التفاسير:

external-link copy
43 : 36

وَإِن نَّشَأۡ نُغۡرِقۡهُمۡ فَلَا صَرِيخَ لَهُمۡ وَلَا هُمۡ يُنقَذُونَ

Eğer biz onları boğmak isteseydik, onları suda boğardık. Şayet onların boğulmasını dileseydik, onlara hiçbir yardımcı yardım edemezdi. Eğer onlar emrimiz ve hükmümüzle boğulsalardı, hiçbir kurtarıcı da onları kurtaramazdı. info
التفاسير:

external-link copy
44 : 36

إِلَّا رَحۡمَةٗ مِّنَّا وَمَتَٰعًا إِلَىٰ حِينٖ

Ancak onları boğulmaktan kurtararak rahmet etmemiz ve aşamayacakları belirli bir zamana kadar istifade etmeleri için hayatta bırakmamız bundan müstesnadır. Umulur ki, bundan ibret alıp iman ederler. info
التفاسير:

external-link copy
45 : 36

وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ٱتَّقُواْ مَا بَيۡنَ أَيۡدِيكُمۡ وَمَا خَلۡفَكُمۡ لَعَلَّكُمۡ تُرۡحَمُونَ

İman etmekten yüz çeviren bu müşriklere: "Kendisine doğru ilerlediğiniz ahiretten ve geride bıraktığınız dünyadan ve onun zorluklarından sakının. Umulur ki, Yüce Allah rahmeti ile lütufta bulunur denildiğinde, buna riayet etmezler. Bilakis bundan hiç umursamadan yüz çevirirler. info
التفاسير:

external-link copy
46 : 36

وَمَا تَأۡتِيهِم مِّنۡ ءَايَةٖ مِّنۡ ءَايَٰتِ رَبِّهِمۡ إِلَّا كَانُواْ عَنۡهَا مُعۡرِضِينَ

Bu inatçı müşriklere, Allah'ın birliğine ve ibadetin yalnızca O'na layık olduğunu gösteren ayetler her geldiğinde, onlardan ibret almadan mutlaka yüz çevirirlerdi. info
التفاسير:

external-link copy
47 : 36

وَإِذَا قِيلَ لَهُمۡ أَنفِقُواْ مِمَّا رَزَقَكُمُ ٱللَّهُ قَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لِلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ أَنُطۡعِمُ مَن لَّوۡ يَشَآءُ ٱللَّهُ أَطۡعَمَهُۥٓ إِنۡ أَنتُمۡ إِلَّا فِي ضَلَٰلٖ مُّبِينٖ

Bu inatçı kâfirlere; "Allah'ın size rızık olarak verdiği mallardan fakirlere ve miskinlere yardım edin." denildiği zaman; büyüklük taslayanlar iman edenlere: "Allah'ın dilediği takdirde yedirip doyuracağı kişiyi acaba biz mi doyuracağız? Biz O'nun dilemesine muhalefet etmiyoruz. Ey Müminler! Siz ancak apaçık bir hatanın içinde ve haktan uzaksınız." derler. info
التفاسير:

external-link copy
48 : 36

وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا ٱلۡوَعۡدُ إِن كُنتُمۡ صَٰدِقِينَ

Ölümden sonra tekrar dirilmeyi inkâr edenler ve yalanlayıp onun imkânsız olduğunu düşünenler; "Ey Müminler! Bu iddianızda sadıksanız, bu tehdit ne zaman gerçekleşecektir?" derler. info
التفاسير:

external-link copy
49 : 36

مَا يَنظُرُونَ إِلَّا صَيۡحَةٗ وَٰحِدَةٗ تَأۡخُذُهُمۡ وَهُمۡ يَخِصِّمُونَ

Ölümden sonra tekrar dirilmeyi inkâr eden ve onun imkânsız olduğunu düşünenler, Sur'a ilk olarak üfürülmesinden başkasını beklemiyorlar. Bu korkunç ses onları alışveriş, tarla sulama ve hayvanları otlatma gibi dünya meşgaleleriyle uğraştıkları zaman ansızın yakalayacaktır. info
التفاسير:

external-link copy
50 : 36

فَلَا يَسۡتَطِيعُونَ تَوۡصِيَةٗ وَلَآ إِلَىٰٓ أَهۡلِهِمۡ يَرۡجِعُونَ

Bu korkunç ses, onları ansızın yakaladığı zaman birbirlerine herhangi bir vasiyette bulunmaya, evlerine ve ailelerine dönmeye güç yetiremezler. Bilakis onlar, bu meşgaleleri ile uğraşırken öleceklerdir. info
التفاسير:

external-link copy
51 : 36

وَنُفِخَ فِي ٱلصُّورِ فَإِذَا هُم مِّنَ ٱلۡأَجۡدَاثِ إِلَىٰ رَبِّهِمۡ يَنسِلُونَ

Yeniden dirilmeleri için Sur'a ikinci defa üfürüldüğünde, bütün hepsi hesap ve karşılıklarını görmeleri için kabirlerinden çıkarak Rablerinin huzuruna doğru süratle giderler. info
التفاسير:

external-link copy
52 : 36

قَالُواْ يَٰوَيۡلَنَا مَنۢ بَعَثَنَا مِن مَّرۡقَدِنَاۜۗ هَٰذَا مَا وَعَدَ ٱلرَّحۡمَٰنُ وَصَدَقَ ٱلۡمُرۡسَلُونَ

Ölümden sonra tekrar dirilmeyi inkâr eden bu kâfirler buna pişman olarak: "Eyvah bize! Mezarımızdan bizi kim kaldırdı?" derler. Bu sorularına şöyle cevap alırlar: "İşte bu muhakkak gerçekleşecek olan Allah'ın size vaadidir. Rasûller de Rablerinden tebliğ ettiklerinde doğru söylemiştir." info
التفاسير:

external-link copy
53 : 36

إِن كَانَتۡ إِلَّا صَيۡحَةٗ وَٰحِدَةٗ فَإِذَا هُمۡ جَمِيعٞ لَّدَيۡنَا مُحۡضَرُونَ

Kabirlerden yeniden dirilmek, Sur'a ikinci kez üfürülmesinin neticesinde gerçekleşir. Bunun akabinde kıyamet günü, bütün yaratılmışlar hesapları görülmesi için huzurumuzda hazır bulunacaklardır. info
التفاسير:

external-link copy
54 : 36

فَٱلۡيَوۡمَ لَا تُظۡلَمُ نَفۡسٞ شَيۡـٔٗا وَلَا تُجۡزَوۡنَ إِلَّا مَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ

O gün adaletle hükmedilir. -Ey Kullar!- İşlemiş olduğunuz günahlar artırılarak ya da salih amelleriniz azaltılarak size zulmedilmez. Sadece dünyada yapmış olduğunuzun karşılığını tastamam alırsınız. info
التفاسير:
ក្នុង​ចំណោម​អត្ថប្រយោជន៍​នៃអាយ៉ាត់ទាំងនេះក្នុងទំព័រនេះ:
• من أساليب تربية الله لعباده أنه جعل بين أيديهم الآيات التي يستدلون بها على ما ينفعهم في دينهم ودنياهم.
Yüce Allah'ın, kullarını terbiye etme üsluplarından bir tanesi de, kulların dinleri ve dünyaları için istifade edip faydalanacakları ayetleri önlerine sunmasıdır. info

• الله تعالى مكَّن العباد، وأعطاهم من القوة ما يقدرون به على فعل الأمر واجتناب النهي، فإذا تركوا ما أمروا به، كان ذلك اختيارًا منهم.
Allah Teâlâ, kullarına emirlerini yerine getirip yasaklarından kaçınmalarına imkân sağlayıp onlara güç vermiştir. Eğer emredildikleri şeyleri terk ederlerse bu onların kendi tercihidir. info