ការបកប្រែអត្ថន័យគួរអាន - ការអធិប្បាយសង្ខេបអំពីគម្ពីគួរអានជាភាសាទួរគី

លេខ​ទំព័រ:close

external-link copy
111 : 16

۞ يَوۡمَ تَأۡتِي كُلُّ نَفۡسٖ تُجَٰدِلُ عَن نَّفۡسِهَا وَتُوَفَّىٰ كُلُّ نَفۡسٖ مَّا عَمِلَتۡ وَهُمۡ لَا يُظۡلَمُونَ

-Ey Peygamber!- Her insanın (mahşerde) beklemenin büyük zorluğu sebebiyle başkaları adına mücadele etmeden, sadece kendisi adına mücadele ederek geldiği o günü hatırla. Her nefis, hayır ve şer adına yaptığı şeylerin karşılığının tamamını alır. Yaptıkları iyiliklerinden herhangi bir eksiltme veya işledikleri kötülüklerine herhangi bir ekleme yapılarak haksızlığa uğratılmazlar. info
التفاسير:

external-link copy
112 : 16

وَضَرَبَ ٱللَّهُ مَثَلٗا قَرۡيَةٗ كَانَتۡ ءَامِنَةٗ مُّطۡمَئِنَّةٗ يَأۡتِيهَا رِزۡقُهَا رَغَدٗا مِّن كُلِّ مَكَانٖ فَكَفَرَتۡ بِأَنۡعُمِ ٱللَّهِ فَأَذَٰقَهَا ٱللَّهُ لِبَاسَ ٱلۡجُوعِ وَٱلۡخَوۡفِ بِمَا كَانُواْ يَصۡنَعُونَ

Allah, size bir memleketi -ki orası Mekke’dir- örnek olarak vermiştir: Buranın ahalisi hiçbir korkusu olmadan güvenlik içinde yaşıyor, çevrelerindeki insanlar kaçırılıyorken, kendileri istikrar içinde bulunuyor, rızık her bir yerden kolayca ve basitçe geliyordu. Bu şehrin ahalisi, Allah’ın onları nimetlendirdiği nimetleri inkâr ettiler ve şükretmediler. İçinde bulundukları küfür ve yalanlama sebebiyle, Allah Teâlâ da onlara bir korku ve dehşet verici olarak açlık ve korku verdi.Yalanlamarı ve içinde bulundukları küfür sebebiyle kendilerine gönderilen korku ve endişe onların üzerinden hiç ayrılmadı. info
التفاسير:

external-link copy
113 : 16

وَلَقَدۡ جَآءَهُمۡ رَسُولٞ مِّنۡهُمۡ فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَهُمُ ٱلۡعَذَابُ وَهُمۡ ظَٰلِمُونَ

Mekke halkına güvenilirlik ve doğrulukla tanıdıkları bir peygamber geldi. Bu peygamber Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'dir. Ancak onlar bu peygamberi Rabbinin indirdiği ayetler hususunda yalanladılar. Bu yüzden Allah’ın açlık ve korkuyla olan azabı üzerlerine iniverdi. Onlar, AllahTeâlâ’ya şirk koşup peygamberini yalanlayıp, kendilerini helak olmaya sürüklediler. Böylece kendilerine zulmettiler. info
التفاسير:

external-link copy
114 : 16

فَكُلُواْ مِمَّا رَزَقَكُمُ ٱللَّهُ حَلَٰلٗا طَيِّبٗا وَٱشۡكُرُواْ نِعۡمَتَ ٱللَّهِ إِن كُنتُمۡ إِيَّاهُ تَعۡبُدُونَ

-Ey Allah’ın Kulları!- Allah -Subhânehu ve Teâlâ-'nın sizleri rızıklandırdığı hoşunuza giden helal rızıklardan yiyin. Eğer sadece bir tek O'na ibadet ediyorsanız ve O'na hiçbir ortak koşmuyorsanız, Allah’ın sizleri nimetlendirdiği bu nimetlerin Allah’ın nimetleri olduğunu ikrar edip O'nun razı olduğu işlerde harcayarak nimetlerine şükredin. info
التفاسير:

external-link copy
115 : 16

إِنَّمَا حَرَّمَ عَلَيۡكُمُ ٱلۡمَيۡتَةَ وَٱلدَّمَ وَلَحۡمَ ٱلۡخِنزِيرِ وَمَآ أُهِلَّ لِغَيۡرِ ٱللَّهِ بِهِۦۖ فَمَنِ ٱضۡطُرَّ غَيۡرَ بَاغٖ وَلَا عَادٖ فَإِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٞ رَّحِيمٞ

Allah Teâlâ sizlere yiyecek şeylerden, kesilmeden ölen hayvanları, hayvandan akan kanı ve her parçasıyla domuzu, kesen kişinin Allah’tan başkasına ibadet için kestiği hayvanı haram kılmıştır. Bütün bunlar normal şartlarda haram kılınmıştır. Kim çaresizlik içinde, bu zikredilenlerden yemeye mecbur kalırsa, haram olan o şeyin kendisine heves etmeden ve de ihtiyaç olan miktarın fazlasına kaçmadan, onlardan yiyebilir. Bundan ötürü ona bir günah yoktur. Şüphesiz Yüce Allah çok bağışlayıcıdır. O kimseyi yemiş olduğu şeyden ötürü bağışlar. Zaruret halinde haram olan bu şeyi yemeyi mübah kıldığında o kimseye merhamet etmiştir. info
التفاسير:

external-link copy
116 : 16

وَلَا تَقُولُواْ لِمَا تَصِفُ أَلۡسِنَتُكُمُ ٱلۡكَذِبَ هَٰذَا حَلَٰلٞ وَهَٰذَا حَرَامٞ لِّتَفۡتَرُواْ عَلَى ٱللَّهِ ٱلۡكَذِبَۚ إِنَّ ٱلَّذِينَ يَفۡتَرُونَ عَلَى ٱللَّهِ ٱلۡكَذِبَ لَا يُفۡلِحُونَ

-Ey Müşrikler!- Allah adına yalan uydurmak maksadıyla, haram kılmadığı şeyleri haram kılarak veya helal kılmadığı şeyleri helal kılarak, Allah hakkında dillerinizin uydurduğu yalanlarla, sakın "Bu helal bir şeydir ve bu da haram olan bir şeydir" demeyin! Şüphesiz Yüce Allah adına yalanlar uyduranlar istediklerini kazanamayacaklar ve korktukları şeylerden güvende olamayacaklar. info
التفاسير:

external-link copy
117 : 16

مَتَٰعٞ قَلِيلٞ وَلَهُمۡ عَذَابٌ أَلِيمٞ

Arzularının peşinden gitmiş olmaları sebebiyle onlar için bu hayatta değersiz ve az bir dünya malı vardır. Kıyamet gününde ise, onlar için elem verici bir azap vardır. info
التفاسير:

external-link copy
118 : 16

وَعَلَى ٱلَّذِينَ هَادُواْ حَرَّمۡنَا مَا قَصَصۡنَا عَلَيۡكَ مِن قَبۡلُۖ وَمَا ظَلَمۡنَٰهُمۡ وَلَٰكِن كَانُوٓاْ أَنفُسَهُمۡ يَظۡلِمُونَ

Sana anlattıklarımızı (Enam Suresi 146. ayette geçtiği gibi) özellikle de Yahudilere haram kılmıştık. Biz bunları haram kılarak onlara bir haksızlık etmedik, fakat onlar cezayı hak edecek günahları işleyerek kendilerine zulmettiler. Azgınlıklarından ötürü onları cezalandırdık ve onlara bir ceza olarak bunları haram kıldık. info
التفاسير:
ក្នុង​ចំណោម​អត្ថប្រយោជន៍​នៃអាយ៉ាត់ទាំងនេះក្នុងទំព័រនេះ:
• الجزاء من جنس العمل؛ فإن أهل القرية لما بطروا النعمة بُدِّلوا بنقيضها، وهو مَحْقُها وسَلْبُها ووقعوا في شدة الجوع بعد الشبع، وفي الخوف والهلع بعد الأمن والاطمئنان، وفي قلة موارد العيش بعد الكفاية.
Verilen karşılık, yapılan amelin türünden olur. Şehir halkı, nimetlere karşı şımarınca tam tersine döndürüldüler. Bu (tersine çevrilmeleri) da, onların helak olmaları, malın onlardan çekilip alınmasıdır. Doymalarının ardından çok şiddetli açlık, korku ve helaka, güvenlik ve huzurun ardından endişeye, yaşamaları için yeterliliğin ardından yaşam kaynaklarının azalması durumuna düştüler. info

• وجوب الإيمان بالله وبالرسل، وعبادة الله وحده، وشكره على نعمه وآلائه الكثيرة، وأن العذاب الإلهي لاحقٌ بكل من كفر بالله وعصاه، وجحد نعمة الله عليه.
Allah'a ve peygamberine iman ederek bir tek Allah’a ibadet etmenin ve çok olan lütuf ve nimetlerine karşı O'na şükretmenin gerekli olduğu ifade edilmiştir. Şüphesiz ilahi azap, Allah'a iman etmede küfre düşen, O'na karşı gelen ve Allah’ın verdiği nimetlere karşı nankörlük eden herkese erişecektir. info

• الله تعالى لم يحرم علينا إلا الخبائث تفضلًا منه، وصيانة عن كل مُسْتَقْذَر.
Allah Teâlâ, kendi katından bir lütuf olarak ve pis olan her şeyden korumak amacıyla bizlere sadece pislik olan şeyleri haram kılmıştır. info