ការបកប្រែអត្ថន័យគួរអាន - ការអធិប្បាយសង្ខេបអំពីគម្ពីគួរអានជាភាសាទួរគី

លេខ​ទំព័រ:close

external-link copy
103 : 16

وَلَقَدۡ نَعۡلَمُ أَنَّهُمۡ يَقُولُونَ إِنَّمَا يُعَلِّمُهُۥ بَشَرٞۗ لِّسَانُ ٱلَّذِي يُلۡحِدُونَ إِلَيۡهِ أَعۡجَمِيّٞ وَهَٰذَا لِسَانٌ عَرَبِيّٞ مُّبِينٌ

Bizler müşriklerin şöyle dediklerini biliyoruz: "Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-‘e Kur’an’ı sadece bir insan öğretiyor. Hâlbuki onlar, ortaya attıkları bu iddialarında yalancıdırlar. Arap olmayan birinin öğrettiğini iddia ettikleri lisan, kimin lisanıdır? Bu Kur’an yüksek derecede belagate sahip, açık bir Arapça diliyle inmiştir. Öyleyse nasıl olur da onu Arap olmayan birinden aldığını iddia ederler? info
التفاسير:

external-link copy
104 : 16

إِنَّ ٱلَّذِينَ لَا يُؤۡمِنُونَ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ لَا يَهۡدِيهِمُ ٱللَّهُ وَلَهُمۡ عَذَابٌ أَلِيمٌ

Ayetlerin Allah -Subhânehu ve Teâlâ-’nın katından olduğuna iman etmeyenler bunda ısrar ettikleri sürece Allah Teâlâ onları hidayete muvaffak kılmayacaktır. Ayrıca onların içinde bulundukları küfür ve ayetleri yalanlama sebebiyle de, onlara acı verici bir azap vardır. info
التفاسير:

external-link copy
105 : 16

إِنَّمَا يَفۡتَرِي ٱلۡكَذِبَ ٱلَّذِينَ لَا يُؤۡمِنُونَ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِۖ وَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡكَٰذِبُونَ

Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- Rabbinden getirip bildirdiğinde yalan söylüyor değildir. Gerçekte yalan uyduranlar Allah’ın ayetlerini tasdik etmeyenlerdir. Çünkü onlar azap görme hakkında bir korku hissetmez ve bir mükâfat elde etmeyi umut etmezler. İşte kâfirlikle nitelenen o kimseler yalancıdırlar. Çünkü yalan söylemek onların alışageldikleri adetleri olmuştur. info
التفاسير:

external-link copy
106 : 16

مَن كَفَرَ بِٱللَّهِ مِنۢ بَعۡدِ إِيمَٰنِهِۦٓ إِلَّا مَنۡ أُكۡرِهَ وَقَلۡبُهُۥ مُطۡمَئِنُّۢ بِٱلۡإِيمَٰنِ وَلَٰكِن مَّن شَرَحَ بِٱلۡكُفۡرِ صَدۡرٗا فَعَلَيۡهِمۡ غَضَبٞ مِّنَ ٱللَّهِ وَلَهُمۡ عَذَابٌ عَظِيمٞ

Küfretmeye zorlanarak diliyle küfür sözü söyleyen ama kalbi hakikatinden emin olarak imanla mutmain olan kimse dışından, iman etmesinin ardından kim Allah’a küfrederse, hatta kimin kalbi küfürden dolayı ferah ise, küfrü imana karşılık tercih etmişse ve razı olarak bunu söylemişse, o İslam dininden çıkmıştır ve Allah’ın gazabı işte onların üzerinedir. Onlar için çok büyük bir azap vardır. info
التفاسير:

external-link copy
107 : 16

ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمُ ٱسۡتَحَبُّواْ ٱلۡحَيَوٰةَ ٱلدُّنۡيَا عَلَى ٱلۡأٓخِرَةِ وَأَنَّ ٱللَّهَ لَا يَهۡدِي ٱلۡقَوۡمَ ٱلۡكَٰفِرِينَ

Mürtet olup İslam dininden çıkmaları, küfürlerine karşılık olarak dünya metasından elde ettikleri şeyleri ahiret hayatına tercih etmeleri sebebiyledir. Muhakkak Yüce Allah, kâfirler topluluğunu iman etmeye muvaffak kılmaz. Bilakis onları yardımsız bırakır/rezil rüsva eder. info
التفاسير:

external-link copy
108 : 16

أُوْلَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ طَبَعَ ٱللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِهِمۡ وَسَمۡعِهِمۡ وَأَبۡصَٰرِهِمۡۖ وَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡغَٰفِلُونَ

İman etmelerinin ardından İslam dininden dönmüş olmakla nitelenen Allah’ın kalplerini mühürlediği o kimseler, verilen öğütleri anlamazlar. İşitme duyularını mühürlediği kimseler, öğütleri faydalanacakları şekilde işitmezler. Görme duyularını mühürlediği kimseler, iman etmeye çağıran ayetleri görmezler. Onlar mutluluğun, bedbahtlığın ve Yüce Allah’ın onlar için hazırladığı azabın sebeplerinden gafil kimselerdir. info
التفاسير:

external-link copy
109 : 16

لَا جَرَمَ أَنَّهُمۡ فِي ٱلۡأٓخِرَةِ هُمُ ٱلۡخَٰسِرُونَ

Hakikaten onlar, imanlarının ardından kâfir olmaları sebebiyle kendi canlarına zarar vererek kıyamet günü hüsrana uğramışlardır. İman etmiş olsalardı muhakkak cennete gireceklerdi. info
التفاسير:

external-link copy
110 : 16

ثُمَّ إِنَّ رَبَّكَ لِلَّذِينَ هَاجَرُواْ مِنۢ بَعۡدِ مَا فُتِنُواْ ثُمَّ جَٰهَدُواْ وَصَبَرُوٓاْ إِنَّ رَبَّكَ مِنۢ بَعۡدِهَا لَغَفُورٞ رَّحِيمٞ

Sonra, -Ey Peygamber!- Kalpleri iman ile mutmain oldukları halde küfür olan bir söz söyleyinceye kadar müşriklerin işkence edip onları dinleriyle imtihan etmelerinin ardından Mekke’den Medine’ye hicret eden Müminler'den zulme uğramış mazlumlara karşı Rabbin bağışlayıcı ve merhametlidir. Bu kimseler, Allah’ın kelimesi en üstün olsun ve kâfirlerin kelimesi en düşük kalsın diye Allah yolunda savaşır ve savaşın zorluklarına sabrederler. Muhakkak Rabbin, kendisi ile imtihan oldukları o fitneden ve küfür olan sözü söylemeleri için gördükleri işkenceden sonra elbette onları bağışlar, onlara merhamet eder. Çünkü onlar, küfür sözünü sadece buna zorlandıkları için söylemişlerdir. info
التفاسير:
ក្នុង​ចំណោម​អត្ថប្រយោជន៍​នៃអាយ៉ាត់ទាំងនេះក្នុងទំព័រនេះ:
• الترخيص للمُكرَه بالنطق بالكفر ظاهرًا مع اطمئنان القلب بالإيمان.
Kalpte imanın yerleşmesiyle birlikte, (küfre) zorlanan kimsenin, zahiren küfür sözü söylemesine izin verilmiştir. info

• المرتدون استوجبوا غضب الله وعذابه؛ لأنهم استحبوا الحياة الدنيا على الآخرة، وحرموا من هداية الله، وطبع الله على قلوبهم وسمعهم وأبصارهم، وجعلوا من الغافلين عما يراد بهم من العذاب الشديد يوم القيامة.
Dinden dönüp, mürtet olan kimseler Allah’ın gazabını ve azabını hak etmişlerdir. Çünkü onlar, dünya hayatını ahiret hayatına tercih etmişlerdir. Böylece Allah’ın hidayetinden mahrum kaldılar da Allah, onların kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürledi. Onlar, kıyamet günü kendilerine uygulanacak olan ağır cezalardan gafil olan kimselerdir. info

• كَتَبَ الله المغفرة والرحمة للذين آمنوا، وهاجروا من بعد ما فتنوا، وصبروا على الجهاد.
Allah Teâlâ, iman edenleri, fitneye düşürüldükten sonra hicret edenleri ve sabrederek cihat edenleri bağışlamayı ve onlara merhamet etmeyi yazmıştır. info