Traduzione dei Significati del Sacro Corano - Traduzione turca dell'Abbreviata Esegesi del Nobile Corano

Numero di pagina:close

external-link copy
54 : 18

وَلَقَدۡ صَرَّفۡنَا فِي هَٰذَا ٱلۡقُرۡءَانِ لِلنَّاسِ مِن كُلِّ مَثَلٖۚ وَكَانَ ٱلۡإِنسَٰنُ أَكۡثَرَ شَيۡءٖ جَدَلٗا

Biz Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e indirilen bu Kur'an'da insanların hatırlamaları ve öğüt almaları için çok çeşitli örnekler verdik. İnsanlardan haksız yere tartışmaya en çok düşkün olanları -özellikle kâfirlerdir-. info
التفاسير:

external-link copy
55 : 18

وَمَا مَنَعَ ٱلنَّاسَ أَن يُؤۡمِنُوٓاْ إِذۡ جَآءَهُمُ ٱلۡهُدَىٰ وَيَسۡتَغۡفِرُواْ رَبَّهُمۡ إِلَّآ أَن تَأۡتِيَهُمۡ سُنَّةُ ٱلۡأَوَّلِينَ أَوۡ يَأۡتِيَهُمُ ٱلۡعَذَابُ قُبُلٗا

Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in Rabbinden getirdiğine iman etmek ile inat eden kâfirlerin arasına perde olan ve Yüce Allah'tan günahları için mağfiret dilemelerine mani olan şey yapılan açıklamanın eksikliği değildir. Kur'an'da bu hususta onlar için bir çok örnekler verildi. Onlara apaçık deliller ile açıklandı. Onların iman etmelerine mani olan -inatla- kendilerinden önce gelip geçmiş ümmetlerin başına gelen azabın kendilerine de gelmesini ve vadedildikleri azabı da gözleriyle görmek istemeleridir. info
التفاسير:

external-link copy
56 : 18

وَمَا نُرۡسِلُ ٱلۡمُرۡسَلِينَ إِلَّا مُبَشِّرِينَ وَمُنذِرِينَۚ وَيُجَٰدِلُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ بِٱلۡبَٰطِلِ لِيُدۡحِضُواْ بِهِ ٱلۡحَقَّۖ وَٱتَّخَذُوٓاْ ءَايَٰتِي وَمَآ أُنذِرُواْ هُزُوٗا

Gönderdiğimiz resullerimizi, ancak iman ve taat ehline müjdeci, kâfirlere ve isyankârlara karşı korkutucu olarak göndeririz. Resullerin, kalpler üzerinde onları hidayete taşıyacak hükümranlıkları yoktur. Kendilerine takdim edilen delillerin apaçık olmasına rağmen Allah'a küfredenler sürekli mücadele ederler. Batıllarıyla Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e indirilen hakkı yok etmek için mücadele ederler. Kur'an'ı ve kendilerine yapılan uyarıları gülünecek bir şey ve alay konusu yaparlar. info
التفاسير:

external-link copy
57 : 18

وَمَنۡ أَظۡلَمُ مِمَّن ذُكِّرَ بِـَٔايَٰتِ رَبِّهِۦ فَأَعۡرَضَ عَنۡهَا وَنَسِيَ مَا قَدَّمَتۡ يَدَاهُۚ إِنَّا جَعَلۡنَا عَلَىٰ قُلُوبِهِمۡ أَكِنَّةً أَن يَفۡقَهُوهُ وَفِيٓ ءَاذَانِهِمۡ وَقۡرٗاۖ وَإِن تَدۡعُهُمۡ إِلَى ٱلۡهُدَىٰ فَلَن يَهۡتَدُوٓاْ إِذًا أَبَدٗا

Rabbinin ayetleriyle nasihat edilip onlardaki azap tehdidini önemsemeyen ve o (ayetlerde) zikredilenler ile nasihat almaktan yüz çeviren, dünya hayatında işlemiş olduğu küfürleri, isyanları unutup tövbe etmeyen kimseden daha zalim kim olabilir? Biz bu ve bunun özelliklerinde olan kimselerin kalplerine, Kur'an'ı anlamalarını engelleyen örtüler ve kulaklarına da ağırlık koymuşuzdur. Bu sebeptendir ki, Kur'an'ı kabul etmek için dinlemezler. Onları iman etmeye davet etsen bile kalplerinin üzerindeki örtüler ve kulaklarında bulunan ağırlık olduğu müddetçe senin onları davet ettiğine asla iman etmezler. info
التفاسير:

external-link copy
58 : 18

وَرَبُّكَ ٱلۡغَفُورُ ذُو ٱلرَّحۡمَةِۖ لَوۡ يُؤَاخِذُهُم بِمَا كَسَبُواْ لَعَجَّلَ لَهُمُ ٱلۡعَذَابَۚ بَل لَّهُم مَّوۡعِدٞ لَّن يَجِدُواْ مِن دُونِهِۦ مَوۡئِلٗا

Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in kendisini yalanlayanların başına bir an önce azabın gelmesini istememesi için, Allah Teâlâ ona şöyle buyurdu: -Ey Rasûl!- Rabbin, tevbe eden kullarının günahlarını bağışlar. O rahmeti her şeyden geniş olandır. Kendisine isyan eden kulların tevbe etmelerini ümit ederek onlara mühlet vermesi de rahmetindendir. Eğer Allah Teâlâ, kendisinin emirlerinden yüz çevirenleri cezalandırmayı dileseydi onları dünya hayatında cezalandırırdı. Fakat O Halim'dir, Rahim'dir, tevbe etmeleri için onlardan azabı erteler. Bilakis küfürlerine ve haktan uzaklaşmalarına karşılık onlar için belirlenmiş bir mekân ve zaman vardır. Eğer bu yaptıklarından tevbe etmezlerse Allah'tan başka sığınılacak bir yer bulamayacaklardır. info
التفاسير:

external-link copy
59 : 18

وَتِلۡكَ ٱلۡقُرَىٰٓ أَهۡلَكۡنَٰهُمۡ لَمَّا ظَلَمُواْ وَجَعَلۡنَا لِمَهۡلِكِهِم مَّوۡعِدٗا

İşte size yakın olan şu kâfir ülkeler; Hûd kavmi, Salih kavmi ve Şuayb kavminin ülkeleri gibileri kendilerine küfrederek ve isyan ederek zulmettiklerinde helak ettik. Onların helak olmaları için belli bir vakit kıldık. info
التفاسير:

external-link copy
60 : 18

وَإِذۡ قَالَ مُوسَىٰ لِفَتَىٰهُ لَآ أَبۡرَحُ حَتَّىٰٓ أَبۡلُغَ مَجۡمَعَ ٱلۡبَحۡرَيۡنِ أَوۡ أَمۡضِيَ حُقُبٗا

-Ey Resul!- De ki: Musa -aleyhisselam- hizmetçisi Yûşâ b. Nûn'a şöyle demişti: "İki denizin birleştiği yere varıncaya kadar yürümeye devam edeceğim veya salih kulla buluşuncaya kadar uzun zaman yürüyeceğim ve ondan ilim öğreneceğim.'' info
التفاسير:

external-link copy
61 : 18

فَلَمَّا بَلَغَا مَجۡمَعَ بَيۡنِهِمَا نَسِيَا حُوتَهُمَا فَٱتَّخَذَ سَبِيلَهُۥ فِي ٱلۡبَحۡرِ سَرَبٗا

Yürümeye devam ettiler. İki denizin birleştiği yere ulaştıklarında kendilerine azık olarak almış oldukları balıklarını unuttular. Allah Teâlâ balığı diriltti ve ardından balık denizde suyun kapatmadığı tünel gibi bir yerden yol bulup gitti. info
التفاسير:
Alcuni insegnamenti da trarre da questi versi sono:
• عظمة القرآن وجلالته وعمومه؛ لأن فيه كل طريق موصل إلى العلوم النافعة، والسعادة الأبدية، وكل طريق يعصم من الشر.
Kur'an son derece azametli, ihtişamlı ve kapsamlıdır. Çünkü Kur'an'da her faydalı ilme ve ebedî saadete ulaştıran ve tüm şerli şeylerden koruyan bütün yöntemler bulunmaktadır. info

• من حكمة الله ورحمته أن تقييضه المبطلين المجادلين الحق بالباطل من أعظم الأسباب إلى وضوح الحق، وتبيُّن الباطل وفساده.
Hakka karşı batıl ile mücadele eden bozguncuların çaresiz bırakılmaları hakkın ortaya çıkmasının, batıl ve fesadın aşikâr olmasının en büyük sebeplerinden birisidir. Bu ise Allah Teâlâ'nın hikmeti ve rahmetindendir. info

• في الآيات من التخويف لمن ترك الحق بعد علمه أن يحال بينه وبين الحق، ولا يتمكن منه بعد ذلك، ما هو أعظم مُرَهِّب وزاجر عن ذلك.
Ayetlerde hakkı öğrendikten sonra, onu terk edenler, hak ile kendi arasına bir engelin konulması ve bir daha ona ulaşamamak ile korkutulmuşlardır. Zira bu çok korkutan, sakınılması gereken bir husustur. info

• فضيلة العلم والرحلة في طلبه، واغتنام لقاء الفضلاء والعلماء وإن بعدت أقطارهم.
İlmin üstünlüğü ve onu talep etmek için yolculuk yapmak, bulundukları ülkeler uzak olsa dahi üstün, erdemli kimseler ve âlimlerle buluşmayı bir fırsat olarak değerlendirmenin önemine işaret vardır. info

• الحوت يطلق على السمكة الصغيرة والكبيرة ولم يرد في القرآن لفظ السمك، وإنما ورد الحوت والنون واللحم الطري.
el-Hût, her türlü büyük ve küçük balığa denilir. Kur'an-ı Kerim'de balık anlamına gelen semek lafzı geçmemiştir. Sadece Hût, Nûn ve taze et olarak zikredilmiştir. info