Traducción de los significados del Sagrado Corán - Traducción Turca del Mujtasar para la exégesis del Sagrado Corán.

Número de página:close

external-link copy
71 : 3

يَٰٓأَهۡلَ ٱلۡكِتَٰبِ لِمَ تَلۡبِسُونَ ٱلۡحَقَّ بِٱلۡبَٰطِلِ وَتَكۡتُمُونَ ٱلۡحَقَّ وَأَنتُمۡ تَعۡلَمُونَ

Ey Ehlikitap! Sizler, hak ile batılı, sapıklık ile de hidayeti bildiğiniz halde kitabınızda indirilen hakkı niçin batıl ile karıştırıyorsunuz, onda olan hak ve hidayeti gizliyorsunuz? Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in peygamberliğinin doğruluğu da sizin sakladığınız hakkın bir kısmıdır. Hâlbuki, siz hakkı batıldan hidayeti de sapıklıktan ayırt edebiliyorsunuz. info
التفاسير:

external-link copy
72 : 3

وَقَالَت طَّآئِفَةٞ مِّنۡ أَهۡلِ ٱلۡكِتَٰبِ ءَامِنُواْ بِٱلَّذِيٓ أُنزِلَ عَلَى ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَجۡهَ ٱلنَّهَارِ وَٱكۡفُرُوٓاْ ءَاخِرَهُۥ لَعَلَّهُمۡ يَرۡجِعُونَ

Ehlikitap âlimlerinden bir topluluk: "İman edenlere indirilen Kur'an'a gündüzün başında (sabah vakti) görünüşte iman edin ve günün sonunda (akşam vakti) ise inkâr edin. Bu şekilde iman edenler, umulur ki onların dinine iman edip sonra kâfir olmanız sebebiyle şüpheye düşerek ‘’Allah’ın kitabı hakkında bizden daha bilgili oldukları halde ondan döndüler’’ diyerek dinlerinden dönerler dediler. info
التفاسير:

external-link copy
73 : 3

وَلَا تُؤۡمِنُوٓاْ إِلَّا لِمَن تَبِعَ دِينَكُمۡ قُلۡ إِنَّ ٱلۡهُدَىٰ هُدَى ٱللَّهِ أَن يُؤۡتَىٰٓ أَحَدٞ مِّثۡلَ مَآ أُوتِيتُمۡ أَوۡ يُحَآجُّوكُمۡ عِندَ رَبِّكُمۡۗ قُلۡ إِنَّ ٱلۡفَضۡلَ بِيَدِ ٱللَّهِ يُؤۡتِيهِ مَن يَشَآءُۗ وَٱللَّهُ وَٰسِعٌ عَلِيمٞ

(Yine onlar) Şöyle derler: "Sizin dininize uyanlardan başkasını tasdik etmeyin” Ey Peygamber! De ki: “Hidayete ileten doğru yol, Allah Teâlâ'nın yoludur. Yoksa sizin üzerinde olduğunuz yalan ve inat yolu değildir. Zira sizler onlara gönderilen dine iman etmeniz durumunda Rabbinizin huzurunda aleyhinize deliller getirmelerinden korktuğunuz için size bahşedilen nimetlerin bir başkasına da verilmesinden çokça korkup, endişe edersiniz. Ey Peygamber! De ki: Nimet ve lütuf Allah’ın elindedir. Onu kullarından dilediğine verir. Lütfu ile ihsanda bulunmayı sadece bir ümmetle sınırlı kılmaz. Allah, ihsanı bol ve geniş olan ve bunu kimin hakettiğini hakkıyla bilendir. info
التفاسير:

external-link copy
74 : 3

يَخۡتَصُّ بِرَحۡمَتِهِۦ مَن يَشَآءُۗ وَٱللَّهُ ذُو ٱلۡفَضۡلِ ٱلۡعَظِيمِ

Allah rahmetini kullarından dilediğine has kılar. Ona fazlından hidayet, peygamberlik ve çeşitli lütuflarda bulunur. Allah, büyük ve sınırsız lütuf sahibidir. info
التفاسير:

external-link copy
75 : 3

۞ وَمِنۡ أَهۡلِ ٱلۡكِتَٰبِ مَنۡ إِن تَأۡمَنۡهُ بِقِنطَارٖ يُؤَدِّهِۦٓ إِلَيۡكَ وَمِنۡهُم مَّنۡ إِن تَأۡمَنۡهُ بِدِينَارٖ لَّا يُؤَدِّهِۦٓ إِلَيۡكَ إِلَّا مَا دُمۡتَ عَلَيۡهِ قَآئِمٗاۗ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمۡ قَالُواْ لَيۡسَ عَلَيۡنَا فِي ٱلۡأُمِّيِّـۧنَ سَبِيلٞ وَيَقُولُونَ عَلَى ٱللَّهِ ٱلۡكَذِبَ وَهُمۡ يَعۡلَمُونَ

Kitap ehlinden; bazı kimseler vardır ki, kendilerine çokça emanet olarak mal versen, o emanet edilen malı sana iade edip, geri verirler. Onlardan, bazıları da vardır ki, az miktarda bir malı kendilerine emanet olarak versen, sıkıştırıp kendisinden istemedikçe o malı sana asla geri vermezler. Bu, onların: "Arapların mallarını haksız bir şekilde yememize karşılık olarak üzerimize bir sorumluluk yoktur, Allah, bize bunu helal kıldı" şeklindeki fasit sözü söylemelerinden kaynaklanmaktadır. Onlar, bu yalanı söylemekte ve bunun Allah'a karşı bir iftira olduğunu bilmektedirler. info
التفاسير:

external-link copy
76 : 3

بَلَىٰۚ مَنۡ أَوۡفَىٰ بِعَهۡدِهِۦ وَٱتَّقَىٰ فَإِنَّ ٱللَّهَ يُحِبُّ ٱلۡمُتَّقِينَ

Gerçek onların dediği değildir. Aksine onların üzerine bir günah vardır. Fakat kim, Allah'a ve resulüne iman etmek için verdiği sözünü tutar, insanlara karşı olan sözünü yerine getirir ve emaneti geri verirse, emirlerini yerine getirmek ve yasaklarından kaçınmak suretiyle Allah'tan sakınmış olur. Muhakkak ki Allah, sakınanları sever ve sakınmalarından dolayı onlara mükâfatın en güzelini verecektir. info
التفاسير:

external-link copy
77 : 3

إِنَّ ٱلَّذِينَ يَشۡتَرُونَ بِعَهۡدِ ٱللَّهِ وَأَيۡمَٰنِهِمۡ ثَمَنٗا قَلِيلًا أُوْلَٰٓئِكَ لَا خَلَٰقَ لَهُمۡ فِي ٱلۡأٓخِرَةِ وَلَا يُكَلِّمُهُمُ ٱللَّهُ وَلَا يَنظُرُ إِلَيۡهِمۡ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ وَلَا يُزَكِّيهِمۡ وَلَهُمۡ عَذَابٌ أَلِيمٞ

Allah'ın, kitabında indirdiği ve rasûllerini, kendisi ile gönderdiği vasiyetine tabi olmayı ve Allah'a karşı olan ahitlerini yerine getirmek hususundaki yeminlerini az bir dünya metaı karşılığında değiştirenler var ya, işte onların ahirette sevap olarak bir nasipleri yoktur. Allah onlar ile kendilerini sevindirecek şekilde konuşmayacak ve kıyamet günü onlara rahmet ile bakmayacaktır. Onları küfürlerinin ve günahlarının kirlerinden arındırmayacaktır. Onlar için elem verici bir azap vardır. info
التفاسير:
Beneficios de los versículos de esta página:
• من علماء أهل الكتاب من يخدع أتباع ملتهم، ولا يبين لهم الحق الذي دلت عليه كتبهم، وجاءت به رسلهم.
Ehlikitap âlimlerinden kimileri kendi dinlerine tabi olan kimseleri aldatmaktadırlar. O kimselere kitaplarının delalet ettiği ve peygamberlerinin getirdiği hakkı açıklamazlar. info

• من وسائل الكفار الدخول في الدين والتشكيك فيه من الداخل.
Kâfirlerin kullandıkları yöntemlerden birisi de, dine girip içeriden şüphe üretmektedir. info

• الله تعالى هو الوهاب المتفضل، يعطي من يشاء بفضله، ويمنع من يشاء بعدله وحكمته، ولا ينال فضله إلا بطاعته.
Allah Teâlâ, el-Vehhâb (karşılıksız olarak çokça veren) tır. Dilediği kimseye lütfu ile fazlından verir. Dilediği kimseyi ise adaleti ve hikmeti ile mahrum kılar. O'nun fazlına taatte bulunmaktan başka bir yol ile erişilemez. info

• كل عِوَضٍ في الدنيا عن الإيمان بالله والوفاء بعهده - وإن كان عظيمًا - فهو قليل حقير أمام ثواب الآخرة ومنازلها.
Dünyada Allah'a iman ve O'na olan vefanın yerine getirilmesi karşılığında elde edilen şey -büyük olsa dahi- ahiretteki sevabın ve makamların karşısında az ve değersizdir. info