Biz İsrailoğullarını oymaklar halinde on iki kabileye ayırdık. Kavmi kendisinden su isteyince, Musa’ya, «Asanı taşa vur!» diye vahyettik. Derhal ondan on iki pınar fışkırdı. Her kabile içeceği yeri belledi. Sonra üzerlerine bulutla gölge yaptık, onlara kudret helvası ve bıldırcın eti indirdik. (Onlara dedik ki): «Size verdiğimiz rızıkların temizlerinden yiyin.» Ama onlar (emirlerimizi dinlememekle) bize değil kendilerine zulmediyorlardı.
Onlara denildi ki: Şu şehirde (Kudüs'te) yerleşin, ondan (nimetlerinden) dilediğiniz gibi yiyin, «bağışlanmak istiyoruz» deyin ve kapıdan eğilerek girin ki hatalarınızı bağışlayalım. İyilik yapanlara ileride ihsanımızı daha da artıracağız.
Fakat onlardan zalim olanlar, sözü, kendilerine söylenenden başkasıyla değiştirdiler. Biz de zulmetmelerinden ötürü üzerlerine gökten bir azap gönderdik.
Onlara, deniz kenarında bulunan şehir (halkı)nin halini sor: Hani cumartesi gününün hürmetini ihlal edip haddi aşmışlardı: Cumartesi yaptıkları (ve cumartesinin hürmetine riayet ettikleri) gün, balıklar onlara (her yönden) akın akın gelirler; cumartesi yapmadıkları gün ise, onlara hiç balık gelmezdi. İşte böylece biz, yoldan çıkmalarından dolayı onları imtihan ediyorduk.