அல்குர்ஆன் மொழிபெயர்ப்பு - அரபு மொழி- அல்முக்தஸர் பீ தப்ஸீரில் குர்ஆனில் கரீமுக்கான துருக்கி மொழிபெயர்ப்பு

பக்க எண்: 5:2 close

external-link copy
30 : 2

وَإِذۡ قَالَ رَبُّكَ لِلۡمَلَٰٓئِكَةِ إِنِّي جَاعِلٞ فِي ٱلۡأَرۡضِ خَلِيفَةٗۖ قَالُوٓاْ أَتَجۡعَلُ فِيهَا مَن يُفۡسِدُ فِيهَا وَيَسۡفِكُ ٱلدِّمَآءَ وَنَحۡنُ نُسَبِّحُ بِحَمۡدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَۖ قَالَ إِنِّيٓ أَعۡلَمُ مَا لَا تَعۡلَمُونَ

Allah -Subhânehu ve Teâlâ- yeryüzünde birbirinin yerini alacak beşeri yaratacağını meleklere söylediğini haber vermiştir. Bu beşer, Allah'a itaat ederek yeryüzünü imar edecektir. Bunun akabinde melekler Rablerine -kendilerine doğruyu göstermesi için- yeryüzünde âdemoğlunu halife kılmasının hikmetini sormuşlardır. Hâlbuki, insanlar yeryüzünde bozgunculuk çıkaracak, zulümle kan dökeceklerdir. Melekler şöyle demiştir: Biz sana itaat edenleriz, seni eksik sıfatlardan tenzih eder sana hamt ederiz. Celalini ve kemalini tazim edenleriz. Bunlarda ihmalkâr davranmayız. Allah Teâlâ onların bu sorusuna şöyle cevap vermiştir: Yaratılmalarındaki olağanüstü hikmetleri ve halife kılınmalarındaki büyük hedef hususunda sizin bilmediğiniz şeyleri ben bilirim. info
التفاسير:

external-link copy
31 : 2

وَعَلَّمَ ءَادَمَ ٱلۡأَسۡمَآءَ كُلَّهَا ثُمَّ عَرَضَهُمۡ عَلَى ٱلۡمَلَٰٓئِكَةِ فَقَالَ أَنۢبِـُٔونِي بِأَسۡمَآءِ هَٰٓؤُلَآءِ إِن كُنتُمۡ صَٰدِقِينَ

Allah Teâlâ, Adem -aleyhisselam-'ın makamını beyan etmek için ona canlı cansız ve diğer bütün varlıkların isimlerini; lafız ve mana olarak öğretti. Sonra bu isimlerin hepsini meleklere sunarak şöyle dedi: "Sizler bu yaratılmıştan daha değerli ve faziletli olduğunuz söyleminizde doğru söyleyenlerden iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin.'' info
التفاسير:

external-link copy
32 : 2

قَالُواْ سُبۡحَٰنَكَ لَا عِلۡمَ لَنَآ إِلَّا مَا عَلَّمۡتَنَآۖ إِنَّكَ أَنتَ ٱلۡعَلِيمُ ٱلۡحَكِيمُ

Eksikliklerini itiraf edip, Allah'ın lütfunu umarak şöyle dediler: "Ey Rabbimiz! Hükmünde ve şeriat olarak belirlediğin şeyde sana karşı gelmekten seni tenzih ve tazim ederiz. Bizi rızıklandırdığın ilimden başkasını da bilmeyiz. Sen Alîm'sin hiçbir şey sana gizli kalmaz. Sen Hakîm'sin kader ve şeriat olarak belirlediğin şeyleri yerli yerince koyarsın." info
التفاسير:

external-link copy
33 : 2

قَالَ يَٰٓـَٔادَمُ أَنۢبِئۡهُم بِأَسۡمَآئِهِمۡۖ فَلَمَّآ أَنۢبَأَهُم بِأَسۡمَآئِهِمۡ قَالَ أَلَمۡ أَقُل لَّكُمۡ إِنِّيٓ أَعۡلَمُ غَيۡبَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَأَعۡلَمُ مَا تُبۡدُونَ وَمَا كُنتُمۡ تَكۡتُمُونَ

O zaman Allah Teâlâ Âdem'e: "O eşyaların isimlerini onlara haber ver." dedi. Rabbinin öğrettiği gibi onlara haber verdiğinde, Allah, meleklere: "Şüphesiz yeryüzünde ve göklerde gizli olanı, açığa vurduğunuzu ve kendi nefislerinizde gizli tuttuğunuzu ben bilirim demedim mi?" buyurdu. info
التفاسير:

external-link copy
34 : 2

وَإِذۡ قُلۡنَا لِلۡمَلَٰٓئِكَةِ ٱسۡجُدُواْ لِأٓدَمَ فَسَجَدُوٓاْ إِلَّآ إِبۡلِيسَ أَبَىٰ وَٱسۡتَكۡبَرَ وَكَانَ مِنَ ٱلۡكَٰفِرِينَ

Allah Teâlâ meleklere Âdem için ihtiram ve saygı secdesi etmelerini emrettiğini beyan etmiştir. Bunun akabinde melekler Allah'ın emrini yerine getirmek için bir an önce secde ettiler. Ancak cinlerden olan İblis secde etmedi. Kendini Âdem'den üstün görerek Allah'ın emrine karşı gelip secde etmekten imtina etti. Bu ameliyle Allah Teâlâ'ya karşı gelerek küfre girenlerden oldu. info
التفاسير:

external-link copy
35 : 2

وَقُلۡنَا يَٰٓـَٔادَمُ ٱسۡكُنۡ أَنتَ وَزَوۡجُكَ ٱلۡجَنَّةَ وَكُلَا مِنۡهَا رَغَدًا حَيۡثُ شِئۡتُمَا وَلَا تَقۡرَبَا هَٰذِهِ ٱلشَّجَرَةَ فَتَكُونَا مِنَ ٱلظَّٰلِمِينَ

Dedik ki: Ey Âdem! Sen ve eşin -Havva- cennete yerleşin. Cennet'in hangi mekânından isterseniz afiyetle bol bol yiyin, orada rahatsızlık veren hiçbir şey yoktur. Siz ikinize (meyvesini) yemeği yasakladığım şu ağaca kesinlikle yaklaşmayın. Size emrettiğim şeye karşı gelerek zalimlerden olursunuz. info
التفاسير:

external-link copy
36 : 2

فَأَزَلَّهُمَا ٱلشَّيۡطَٰنُ عَنۡهَا فَأَخۡرَجَهُمَا مِمَّا كَانَا فِيهِۖ وَقُلۡنَا ٱهۡبِطُواْ بَعۡضُكُمۡ لِبَعۡضٍ عَدُوّٞۖ وَلَكُمۡ فِي ٱلۡأَرۡضِ مُسۡتَقَرّٞ وَمَتَٰعٌ إِلَىٰ حِينٖ

Şeytan o ikisine vesvese vermeye ve (o ağacın meyvesinden yemeyi) güzel göstermeye devam etti. Ta ki Allah'ın o ikisine yemeği yasakladığı ağaçtan yeme yanlışına düşürerek ayaklarını kaydırdı. Bu ikisinin cezası Allah'ın onları içinde yaşadıkları cennetten çıkarması oldu. Allah o ikisine ve şeytana şöyle buyurdu: Birbirinize düşman olarak yeryüzüne inin. Sizin için yeryüzünde ecelleriniz bitene ve kıyamet kopana kadar orada yaşamak ve hayırlarından istifade etmek vardır. info
التفاسير:

external-link copy
37 : 2

فَتَلَقَّىٰٓ ءَادَمُ مِن رَّبِّهِۦ كَلِمَٰتٖ فَتَابَ عَلَيۡهِۚ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلتَّوَّابُ ٱلرَّحِيمُ

Âdem, Allah'ın kendisine vahyettiği kelimeleri aldı. Allah o kelimelerle dua etmeyi ona ilham etti. Bu, Allah Teâlâ'nın şu buyruğunda zikredilmiştir: "Dediler ki: Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan muhakkak ki biz hüsrana uğrayanlardan oluruz." (A'raf Suresi: 23) Bunun akabinde Allah onun tövbesini kabul etti ve onu bağışladı. O -Subhanehu ve Teâlâ- kullarının tövbesini çokça kabul eden, onlara merhamet edendir. info
التفاسير:
இப்பக்கத்தின் வசனங்களிலுள்ள பயன்கள்:
• الواجب على المؤمن إذا خفيت عليه حكمة الله في بعض خلقه وأَمْرِهِ أن يسلِّم لله في خلقه وأَمْرِهِ.
Allah'ın bazı emir ve yarattıklarında olan hikmetler Mümin kimseye gizli kalırsa onun üzerine düşen görev, emrinde ve yaratmasında Allah'a teslim olmasıdır. info

• رَفَعَ القرآن الكريم منزلة العلم، وجعله سببًا للتفضيل بين الخلق.
Kur’an-ı Kerim ilmin makamını yükseltmiş ve kulların birbiri arasında üstünlüklerinin sebebi kılmıştır. info

• الكِبْرُ هو رأس المعاصي، وأساس كل بلاء ينزل بالخلق، وهو أول معصية عُصِيَ الله بها.
Kibir, günahların başı ve mahlukata inen her belanın temelidir. Kibir, Allah'a karşı işlenmiş ilk günahtır. info