د قرآن کریم د معناګانو ژباړه - د المختصر في تفسیر القرآن الکریم ترکي ژباړه

د مخ نمبر:close

external-link copy
74 : 7

وَٱذۡكُرُوٓاْ إِذۡ جَعَلَكُمۡ خُلَفَآءَ مِنۢ بَعۡدِ عَادٖ وَبَوَّأَكُمۡ فِي ٱلۡأَرۡضِ تَتَّخِذُونَ مِن سُهُولِهَا قُصُورٗا وَتَنۡحِتُونَ ٱلۡجِبَالَ بُيُوتٗاۖ فَٱذۡكُرُوٓاْ ءَالَآءَ ٱللَّهِ وَلَا تَعۡثَوۡاْ فِي ٱلۡأَرۡضِ مُفۡسِدِينَ

Yüce Allah Âd kavminin ardından sizleri yeryüzüne göndermiştir. Yüce Allah'ın bu nimetini sürekli anın. Faydalanmanız için sizleri onların topraklarına yerleştirdi ve böylece arzuladığınız şeyleri elde ettiniz. Bütün bunlar, Âd kavminin küfürde ve yalanlamada ısrar etmesi sebebiyle helak olmasının ardından gerçekleşti. Yeryüzünün ovalarında saraylar inşa ediyor ve dağları kendinize evler yapmak için yontuyorsunuz. Allah’a şükretmek için Allah’ın sizin üzerinizde olan nimetlerini çokça hatırlayın. Yeryüzünde bozgunculuk yapmayı bırakın. Bu da Allah’a karşı küfrü ve günahları terk ederek olur. info
التفاسير:

external-link copy
75 : 7

قَالَ ٱلۡمَلَأُ ٱلَّذِينَ ٱسۡتَكۡبَرُواْ مِن قَوۡمِهِۦ لِلَّذِينَ ٱسۡتُضۡعِفُواْ لِمَنۡ ءَامَنَ مِنۡهُمۡ أَتَعۡلَمُونَ أَنَّ صَٰلِحٗا مُّرۡسَلٞ مِّن رَّبِّهِۦۚ قَالُوٓاْ إِنَّا بِمَآ أُرۡسِلَ بِهِۦ مُؤۡمِنُونَ

Kavminin kibirli olan ileri gelenleri ve önderleri, kavimlerinden hor gördükleri Müminlere şöyle dediler: "Ey müminler! Salih’in, gerçekten Allah’ın bir peygamberi olduğunu biliyor musunuz?" Hor görülen Müminler onlara cevap olarak dediler ki: "Şüphesiz biz, Salih’in kendisiyle bize gönderilenleri doğruluyor, kabul ve itaat ediyoruz. Ayrıca dini ile de amel ediyoruz." info
التفاسير:

external-link copy
76 : 7

قَالَ ٱلَّذِينَ ٱسۡتَكۡبَرُوٓاْ إِنَّا بِٱلَّذِيٓ ءَامَنتُم بِهِۦ كَٰفِرُونَ

Kavminden büyüklenenler dediler ki: "Ey müminler! Şüphesiz biz sizin tasdik ettiğinize iman etmiyor, bilakis küfrediyoruz. Onun şeriatıyla da amel etmiyoruz." info
التفاسير:

external-link copy
77 : 7

فَعَقَرُواْ ٱلنَّاقَةَ وَعَتَوۡاْ عَنۡ أَمۡرِ رَبِّهِمۡ وَقَالُواْ يَٰصَٰلِحُ ٱئۡتِنَا بِمَا تَعِدُنَآ إِن كُنتَ مِنَ ٱلۡمُرۡسَلِينَ

Allah’ın emirlerini yerine getirmekten büyüklenerek, kendilerine eziyet etmeleri yasak kılınan deveyi kestiler. Alay ederek ve Salih'in onlara vadettiklerini imkansız görerek şöyle dediler: "Ey Salih! Eğer gerçekten Allah’ın bir peygamberiysen, bize tehditle vadettiğin elem verici azabı getir bakalım.” info
التفاسير:

external-link copy
78 : 7

فَأَخَذَتۡهُمُ ٱلرَّجۡفَةُ فَأَصۡبَحُواْ فِي دَارِهِمۡ جَٰثِمِينَ

Kâfirlere, acele ettikleri azap geldi. Öyle ki, şiddetli bir deprem onları yakalayıverdi. Böylece yüzleri ve dizleri yere yapışmış olarak yere yığıldılar. Onlardan hiçbiri helak olmaktan kurtulamadı. info
التفاسير:

external-link copy
79 : 7

فَتَوَلَّىٰ عَنۡهُمۡ وَقَالَ يَٰقَوۡمِ لَقَدۡ أَبۡلَغۡتُكُمۡ رِسَالَةَ رَبِّي وَنَصَحۡتُ لَكُمۡ وَلَٰكِن لَّا تُحِبُّونَ ٱلنَّٰصِحِينَ

Salih -aleyhisselam- kendisine icabet etmelerinden ümitsizliğe kapılmasının ardından kavminden yüz çevirerek onlara dedi ki: “Ey kavmim! Şüphesiz Allah’ın size bildirmemi emrettiklerini sizlere ulaştırdım. Teşvik ederek ve korkutarak sizlere nasihat ettim. Fakat sizler, şevk ile sizi hayra ulaştırmak ve şerden uzaklaştırmak isteyen nasihatçileri sevmeyen bir topluluksunuz.” info
التفاسير:

external-link copy
80 : 7

وَلُوطًا إِذۡ قَالَ لِقَوۡمِهِۦٓ أَتَأۡتُونَ ٱلۡفَٰحِشَةَ مَا سَبَقَكُم بِهَا مِنۡ أَحَدٖ مِّنَ ٱلۡعَٰلَمِينَ

Lût'un, kavmini kınayarak; "Erkeklere yanaşarak, bu iğrenç, kınanmış ameli mi işliyorsunuz? Uydurmuş olduğunuz bu işi sizden önce hiç kimse işlememiştir." dediğini hatırla! info
التفاسير:

external-link copy
81 : 7

إِنَّكُمۡ لَتَأۡتُونَ ٱلرِّجَالَ شَهۡوَةٗ مِّن دُونِ ٱلنِّسَآءِۚ بَلۡ أَنتُمۡ قَوۡمٞ مُّسۡرِفُونَ

Sizler; şehvetinizi gidermede, şehvetin giderilmesi için yaratılmış kadınları bırakıp da erkeklere yanaşıyorsunuz. Bu yaptığınız işte ne akla, ne ayetlere, ne de fıtrata uydunuz. Bilakis sizler, beşerin tuttuğu orta yolun sınırlarını aşarak, aklıselimden ve saygın fıtratın gerektirdiğinden saptınız. Böylece Yüce Allah’ın belirlemiş olduğu sınırları aştınız. info
التفاسير:
په دې مخ کې د ایتونو د فایدو څخه:
• الاستكبار يتولد غالبًا من كثرة المال والجاه، وقلة المال والجاه تحمل على الإيمان والتصديق والانقياد غالبًا.
Genellikle kibir, aşırı mal ve itibardan kaynaklanır. Mal ve itibarın az olması çoğunlukla insanı, tasdik ile iman etmeye ve emirlere itaat etmeye sürükler. info

• جواز البناء الرفيع كالقصور ونحوها؛ لأن من آثار النعمة: البناء الحسن مع شكر المنعم.
Saray ve benzeri yüksek yapılar inşa etmek caizdir. Çünkü nimetleri bahşedene şükrederek güzel bir bina inşa etmek kişiye verilen nimetin emarelerindendir. info

• الغالب في دعوة الأنبياء أن يبادر الضعفاء والفقراء إلى الإصغاء لكلمة الحق التي جاؤوا بها، وأما السادة والزعماء فيتمردون ويستعلون عليها.
Peygamberlerin yapmış olduğu davet aracılığı ile getirilmiş olan hak söze çoğunlukla zayıf ve fakir kimseler kulak verirler. İleri gelenler ve önder kimseler ise azarak inat eder ve büyüklenirler. info

• قد يعم عذاب الله المجتمع كله إذا كثر فيه الخَبَث، وعُدم فيه الإنكار.
Yüce Allah’ın gönderdiği azap, pisliklerin çoğaldığı ve bu pisliklere tepki gösteren kimselerin bulunmadığı toplulukların genelini kapsayabilir. info