ߞߎ߬ߙߣߊ߬ ߞߟߊߒߞߋ ߞߘߐ ߟߎ߬ ߘߟߊߡߌߘߊ - ߟߊߘߛߏߣߍ߲ ߕߙߎߞߌ߫ ߘߟߊߡߌߘߊ ߞߎ߬ߙߣߊ߬ ߞߟߊߒߞߋ ߞߘߐߦߌߘߊ ߘߐ߫

ߞߐߜߍ ߝߙߍߕߍ:close

external-link copy
17 : 68

إِنَّا بَلَوۡنَٰهُمۡ كَمَا بَلَوۡنَآ أَصۡحَٰبَ ٱلۡجَنَّةِ إِذۡ أَقۡسَمُواْ لَيَصۡرِمُنَّهَا مُصۡبِحِينَ

Meyvelerden fakirlerin yememesi için bahçelerinin meyvelerini sabah vakti alelacele toplayacaklarına dair yemin eden bahçe sahiplerini imtihan ettiğimiz gibi, o müşrikleri de kıtlık ve açlıkla imtihan ettik. info
التفاسير:

external-link copy
18 : 68

وَلَا يَسۡتَثۡنُونَ

Ettikleri yeminlerinde (inşallah) diyerek bir istisna da yapmıyorlardı. info
التفاسير:

external-link copy
19 : 68

فَطَافَ عَلَيۡهَا طَآئِفٞ مِّن رَّبِّكَ وَهُمۡ نَآئِمُونَ

Allah Teâlâ da onlara bir ateş gönderdi. Sahiplerinin uykuda olduğu esnada bahçelerini yutuveren o ateşi uzaklaştıramadılar. info
التفاسير:

external-link copy
20 : 68

فَأَصۡبَحَتۡ كَٱلصَّرِيمِ

Bahçeleri bir anda kapkaranlık gece gibi simsiyah oldu. info
التفاسير:

external-link copy
21 : 68

فَتَنَادَوۡاْ مُصۡبِحِينَ

Sabah vakti birbirlerine seslendiler. info
التفاسير:

external-link copy
22 : 68

أَنِ ٱغۡدُواْ عَلَىٰ حَرۡثِكُمۡ إِن كُنتُمۡ صَٰرِمِينَ

Şöyle diyorlardı: "Eğer meyveleri toplayacaksanız fakirler gelmeden, mahsulünüz için bir an önce yola çıkın.'' info
التفاسير:

external-link copy
23 : 68

فَٱنطَلَقُواْ وَهُمۡ يَتَخَٰفَتُونَ

Birbiriyle kısık bir sesle konuşarak alelacele mahsullerinin yanına gittiler. info
التفاسير:

external-link copy
24 : 68

أَن لَّا يَدۡخُلَنَّهَا ٱلۡيَوۡمَ عَلَيۡكُم مِّسۡكِينٞ

Birbirlerine şöyle diyorlardı: “Bahçede sizin yanınıza hiçbir fakir kesinlikle girmesin.'' info
التفاسير:

external-link copy
25 : 68

وَغَدَوۡاْ عَلَىٰ حَرۡدٖ قَٰدِرِينَ

Fakirlerin meyvelerinden almalarını engellemek için kararlı bir halde sabahın ilk vaktinde gittiler. info
التفاسير:

external-link copy
26 : 68

فَلَمَّا رَأَوۡهَا قَالُوٓاْ إِنَّا لَضَآلُّونَ

Bahçeyi yanmış olarak gördüklerinde birbirlerine şöyle dediler: “Biz bahçenin yolunu şaşırdık.” info
التفاسير:

external-link copy
27 : 68

بَلۡ نَحۡنُ مَحۡرُومُونَ

Bilakis, fakirleri engellemeye dair bizden sadır olan karardan ötürü bahçenin meyvelerini toplamaktan mahrum bırakıldık. info
التفاسير:

external-link copy
28 : 68

قَالَ أَوۡسَطُهُمۡ أَلَمۡ أَقُل لَّكُمۡ لَوۡلَا تُسَبِّحُونَ

Aralarından en iyi olanı dedi ki: "Yoksulları mahsulden mahrum etme kararını verdiğiniz zaman size; Allah’ı tespih edip, O'na tövbe etmeyecek misiniz demedim mi?" info
التفاسير:

external-link copy
29 : 68

قَالُواْ سُبۡحَٰنَ رَبِّنَآ إِنَّا كُنَّا ظَٰلِمِينَ

Dediler ki: “Rabbimiz! Seni tenzih ederiz. Şüphesiz biz, bahçelerimizin meyvelerinden yoksulları mahrum etmeye karar verdiğimizde, kendi nefislerimize zulmeden zalim kimselerdendik.” info
التفاسير:

external-link copy
30 : 68

فَأَقۡبَلَ بَعۡضُهُمۡ عَلَىٰ بَعۡضٖ يَتَلَٰوَمُونَ

Sonra da birbirlerini kınamaya başladılar. info
التفاسير:

external-link copy
31 : 68

قَالُواْ يَٰوَيۡلَنَآ إِنَّا كُنَّا طَٰغِينَ

Pişmanlık içinde şöyle dediler: ''Yazıklar olsun bizlere! Yoksulları haklarından mahrum bırakmamız sebebiyle biz haddi aşmış kimselerdik.'' info
التفاسير:

external-link copy
32 : 68

عَسَىٰ رَبُّنَآ أَن يُبۡدِلَنَا خَيۡرٗا مِّنۡهَآ إِنَّآ إِلَىٰ رَبِّنَا رَٰغِبُونَ

Umulur ki, Rabbimiz bize bu bahçeden daha hayırlısını verir. Biz, bir tek Rabbimizi arzuluyor, O'ndan bağışlanma diliyor ve O'ndan hayır istiyoruz. info
التفاسير:

external-link copy
33 : 68

كَذَٰلِكَ ٱلۡعَذَابُۖ وَلَعَذَابُ ٱلۡأٓخِرَةِ أَكۡبَرُۚ لَوۡ كَانُواْ يَعۡلَمُونَ

İşte böyle, rızıktan mahrum bırakan azap gibi, bize asi olanlara azap ederiz. Elbette ahiret azabı daha büyüktür. O azabın şiddetini ve devamlılığını keşke biliyor olsalardı. info
التفاسير:

external-link copy
34 : 68

إِنَّ لِلۡمُتَّقِينَ عِندَ رَبِّهِمۡ جَنَّٰتِ ٱلنَّعِيمِ

Şüphesiz emirlerini yerine getirip, yasaklarından sakınarak Allah’a karşı takvalı olanlar için Rablerinin katında, içinde bolluğun olduğu nimetleri hiç kesilmeyen cennetler vardır. info
التفاسير:

external-link copy
35 : 68

أَفَنَجۡعَلُ ٱلۡمُسۡلِمِينَ كَٱلۡمُجۡرِمِينَ

Mekke halkından müşriklerin iddia ettikleri gibi, ceza verirken hiç Müslümanlarla kâfirleri bir tutar mıyız? info
التفاسير:

external-link copy
36 : 68

مَا لَكُمۡ كَيۡفَ تَحۡكُمُونَ

-Ey müşrikler!- Size ne oluyor da bu adaletsiz çarpık hükmü veriyorsunuz? info
التفاسير:

external-link copy
37 : 68

أَمۡ لَكُمۡ كِتَٰبٞ فِيهِ تَدۡرُسُونَ

Yoksa sizin, içinde itaat edenlerin ve günahkârların eşit olduğunu okuduğunuz bir kitabınız mı var? info
التفاسير:

external-link copy
38 : 68

إِنَّ لَكُمۡ فِيهِ لَمَا تَخَيَّرُونَ

Bu kitapta, ahirette kendiniz için beğenip seçtiğiniz şeyler mi yazılı? info
التفاسير:

external-link copy
39 : 68

أَمۡ لَكُمۡ أَيۡمَٰنٌ عَلَيۡنَا بَٰلِغَةٌ إِلَىٰ يَوۡمِ ٱلۡقِيَٰمَةِ إِنَّ لَكُمۡ لَمَا تَحۡكُمُونَ

Yoksa kendiniz için ne hüküm verirseniz size verilecektir diye yeminlerle pekiştirilmiş olarak size verdiğimiz sözlerimiz mi var? info
التفاسير:

external-link copy
40 : 68

سَلۡهُمۡ أَيُّهُم بِذَٰلِكَ زَعِيمٌ

-Ey Peygamber!- Bunu söyleyenlere hangisinin bunu savunacağını sor? info
التفاسير:

external-link copy
41 : 68

أَمۡ لَهُمۡ شُرَكَآءُ فَلۡيَأۡتُواْ بِشُرَكَآئِهِمۡ إِن كَانُواْ صَٰدِقِينَ

Yoksa onların Müminlere verilecek karşılığın aynısını kendilerine de verecek Allah’tan başka ortakları mı var? Onların Müminlere verilecek karşılığın aynısının kendilerine de vereceği hakkında ileri sürdükleri iddiaları doğru ise; haydi ortaklarını çağırıp, getirsinler bakalım. info
التفاسير:

external-link copy
42 : 68

يَوۡمَ يُكۡشَفُ عَن سَاقٖ وَيُدۡعَوۡنَ إِلَى ٱلسُّجُودِ فَلَا يَسۡتَطِيعُونَ

Kıyamet günü korku ve dehşet ortaya çıkar. Rabbimiz baldırını açar ve insanlar secde etmeye çağırılırlar. Müminler secde eder, fakat kâfirler ve münafıklar öylece kalıp, secde etmeye güç yetiremezler. info
التفاسير:
ߟߝߊߙߌ ߟߎ߫ ߢߊ߬ߕߣߐ ߘߏ߫ ߞߐߜߍ ߣߌ߲߬ ߞߊ߲߬:
• منع حق الفقير سبب في هلاك المال.
Fakirlerin haklarını vermeyip, yerine getirmemek servetin yok olmasına sebep olur. info

• تعجيل العقوبة في الدنيا من إرادة الخير بالعبد ليتوب ويرجع.
Cezalandırmanın dünyada erkenden verilmesi, kulun tövbe etmesi ve günahından dönmesi adına onun iyiliğinin murat edilmesindendir. info

• لا يستوي المؤمن والكافر في الجزاء، كما لا تستوي صفاتهما.
Mümin ve kâfirlerin vasıfları eşit olmadığı gibi görecekleri karşılık da eşit değildir. info