ߞߎ߬ߙߣߊ߬ ߞߟߊߒߞߋ ߞߘߐ ߟߎ߬ ߘߟߊߡߌߘߊ - ߟߊߘߛߏߣߍ߲ ߕߙߎߞߌ߫ ߘߟߊߡߌߘߊ ߞߎ߬ߙߣߊ߬ ߞߟߊߒߞߋ ߞߘߐߦߌߘߊ ߘߐ߫

ߞߐߜߍ ߝߙߍߕߍ:close

external-link copy
53 : 12

۞ وَمَآ أُبَرِّئُ نَفۡسِيٓۚ إِنَّ ٱلنَّفۡسَ لَأَمَّارَةُۢ بِٱلسُّوٓءِ إِلَّا مَا رَحِمَ رَبِّيٓۚ إِنَّ رَبِّي غَفُورٞ رَّحِيمٞ

Azizin hanımı sözüne şöyle diyerek devam etti: Ben kötülüğü isteme hususunda nefsimi temize çıkarmam, bununla nefsimi temize çıkarmak istemedim. Çünkü insanın nefsi arzuladığı şeye meylettiği ve onu bundan engellemek zor olduğu için çokça kötülüğü emreder. Ancak yüce Allah'ın rahmet ettiği ve kötülüğü emretmekten koruduğu nefisler bundan müstesnadır. Şüphesiz ki Rabbim, kullarından tövbe edenleri bağışlayan ve onlara merhamet edendir. info
التفاسير:

external-link copy
54 : 12

وَقَالَ ٱلۡمَلِكُ ٱئۡتُونِي بِهِۦٓ أَسۡتَخۡلِصۡهُ لِنَفۡسِيۖ فَلَمَّا كَلَّمَهُۥ قَالَ إِنَّكَ ٱلۡيَوۡمَ لَدَيۡنَا مَكِينٌ أَمِينٞ

Hükümdar Yûsuf'un suçsuzluğunu ve ilim sahibi olduğunu anlayınca yardımcılarına: "Onu bana getirin kendime has (müşteşar) yapayım" dedi. Onu getirdiler, onunla konuştuktan sonra (Yûsuf'un) ilmi ve zekası ortaya çıkınca ona: "-Ey Yûsuf!- Şüphesiz ki bugün sen yanımızda yüksek makam sahibi ve güvenilir bir kişi oldun." dedi. info
التفاسير:

external-link copy
55 : 12

قَالَ ٱجۡعَلۡنِي عَلَىٰ خَزَآئِنِ ٱلۡأَرۡضِۖ إِنِّي حَفِيظٌ عَلِيمٞ

Yusuf, hükümdara: "Beni ülkenin hazinelerini ve Mısır arazisinin yiyeceklerini korumakla görevlendir. Şüphesiz ki ben, güvenilir bir koruyucu ve görev yaptığım işte ilim ve basiret sahibiyim." dedi. info
التفاسير:

external-link copy
56 : 12

وَكَذَٰلِكَ مَكَّنَّا لِيُوسُفَ فِي ٱلۡأَرۡضِ يَتَبَوَّأُ مِنۡهَا حَيۡثُ يَشَآءُۚ نُصِيبُ بِرَحۡمَتِنَا مَن نَّشَآءُۖ وَلَا نُضِيعُ أَجۡرَ ٱلۡمُحۡسِنِينَ

Yusuf'un suçsuzluğunu ispat ederek ve hapisten kurtararak lütufta bulunduğumuz gibi, Mısır'da kalmasına da imkan sağladık. Dilediği yere gelip orada konaklardı. Dünyada rahmetimizi dilediğimiz kulumuza veririz. İyilik edenleri mükâfatsız bırakmayız. Bilakis eksiksiz olarak tam bir şekilde karşılığını veririz. info
التفاسير:

external-link copy
57 : 12

وَلَأَجۡرُ ٱلۡأٓخِرَةِ خَيۡرٞ لِّلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَكَانُواْ يَتَّقُونَ

Allah'ın emirlerini yerine getirerek ve yasaklarından kaçınarak takvalı olanlar için Allah'ın ahirette hazırladığı mükâfat dünya mükâfatından daha hayırlıdır. info
التفاسير:

external-link copy
58 : 12

وَجَآءَ إِخۡوَةُ يُوسُفَ فَدَخَلُواْ عَلَيۡهِ فَعَرَفَهُمۡ وَهُمۡ لَهُۥ مُنكِرُونَ

Yusuf'un kardeşleri malları ile Mısır topraklarına geldiler ve Yusuf'un huzuruna çıktılar. Yusuf onların kardeşleri olduğunu anladı. Uzun zaman geçip şekli değiştiği için onlar kardeşlerini tanımadılar. Çünkü onu kuyuya attıklarında o, ufak bir çocuktu. info
التفاسير:

external-link copy
59 : 12

وَلَمَّا جَهَّزَهُم بِجَهَازِهِمۡ قَالَ ٱئۡتُونِي بِأَخٖ لَّكُم مِّنۡ أَبِيكُمۡۚ أَلَا تَرَوۡنَ أَنِّيٓ أُوفِي ٱلۡكَيۡلَ وَأَنَا۠ خَيۡرُ ٱلۡمُنزِلِينَ

(Yusuf) Azık ve erzak olarak kendisinden istedikleri şeyleri onlara verdi. Baba bir kardeşlerinin olduğunu ancak babalarının yanında bıraktıklarını Yusuf'a haber verdiklerinde: "Baba bir kardeşinizi bana getirin size bir yüklü deve daha fazla vereyim. Benim ölçeği eksiksiz tam olarak verdiğimi görmüyor musunuz? Ben misafirperverlerin en iyisiyim." dedi. info
التفاسير:

external-link copy
60 : 12

فَإِن لَّمۡ تَأۡتُونِي بِهِۦ فَلَا كَيۡلَ لَكُمۡ عِندِي وَلَا تَقۡرَبُونِ

Eğer onu bana getirmezseniz baba bir kardeşiniz olduğu iddianızdaki yalanınız ortaya çıkar. Size tek bir ölçek bile yiyecek vermem ve bir daha da benim ülkeme yaklaşmayın. info
التفاسير:

external-link copy
61 : 12

قَالُواْ سَنُرَٰوِدُ عَنۡهُ أَبَاهُ وَإِنَّا لَفَٰعِلُونَ

Kardeşleri ona: "Onu babasından isteyeceğiz ve onu almak için elimizden geleni yapacağız. Şüphesiz ki bizler, emrettiğini eksiksiz bir şekilde yerine getireceğiz" diyerek cevap verdiler. info
التفاسير:

external-link copy
62 : 12

وَقَالَ لِفِتۡيَٰنِهِ ٱجۡعَلُواْ بِضَٰعَتَهُمۡ فِي رِحَالِهِمۡ لَعَلَّهُمۡ يَعۡرِفُونَهَآ إِذَا ٱنقَلَبُوٓاْ إِلَىٰٓ أَهۡلِهِمۡ لَعَلَّهُمۡ يَرۡجِعُونَ

Yusuf, memurlarına: Onlara mallarını geri verin, ailelerinin yanına dönünce onlardan satın almadığımızı anlamaları ve Yusuf'a doğru sözlü olduklarını ispat etmeleri için onları ikinci kez kardeşleri ile birlikte gelmeye mecbur bırakacaktır ve onlardan mallarını kabul edecektir. info
التفاسير:

external-link copy
63 : 12

فَلَمَّا رَجَعُوٓاْ إِلَىٰٓ أَبِيهِمۡ قَالُواْ يَٰٓأَبَانَا مُنِعَ مِنَّا ٱلۡكَيۡلُ فَأَرۡسِلۡ مَعَنَآ أَخَانَا نَكۡتَلۡ وَإِنَّا لَهُۥ لَحَٰفِظُونَ

Babalarına döndüklerinde Yusuf'un kendilerine nasıl ikramda bulunduğunu anlattılar ve: Ey Babamız! eğer kardeşimizi yanımızda götürmezsek bize artık erzak verilmeyecek. Onu bizimle gönder, şüphesiz ki sen onu bizimle gönderirsen erzak alabiliriz. Sana sağ salim dönene kadar onu koruyacağımızın sözünü veriyoruz, dediler. info
التفاسير:
ߟߝߊߙߌ ߟߎ߫ ߢߊ߬ߕߣߐ ߘߏ߫ ߞߐߜߍ ߣߌ߲߬ ߞߊ߲߬:
• من أعداء المؤمن: نفسه التي بين جنبيه؛ لذا وجب عليه مراقبتها وتقويم اعوجاجها.
Müminin düşmanlarından biri de, iki yanı arasındaki nefsidir. Bundan dolayı kişi nefsini gözetim altında tutması ve çarpıklıklarını düzeltmesi gerekir. info

• اشتراط العلم والأمانة فيمن يتولى منصبًا يصلح به أمر العامة.
Ümmetin maslahatı için bir makama getirilen kimsenin ilim sahibi ve güvenilir olma şartı vardır. info

• بيان أن ما في الآخرة من فضل الله، إنما هو خير وأبقى وأفضل لأهل الإيمان.
Ahirette verilen şeylerin Allah Teâlâ'nın lütfundan olduğu açıklanmıştır. Şüphesiz ki o, iman ehli için en faziletli, en kalıcı ve hayırlı olandır. info

• جواز طلب الرجل المنصب ومدحه لنفسه إن دعت الحاجة، وكان مريدًا للخير والصلاح.
Hayır ve iyiliği isteyen bir kimsenin ihtiyaç anında kendi nefsini övmesi ve makam talebinde bulunması caizdir. info