വിശുദ്ധ ഖുർആൻ പരിഭാഷ - അൽ മുഖ്തസ്വർ ഫീ തഫ്സീറിൽ ഖുർആനിൽ കരീം (തുർകി വിവർത്തനം)

പേജ് നമ്പർ:close

external-link copy
21 : 46

۞ وَٱذۡكُرۡ أَخَا عَادٍ إِذۡ أَنذَرَ قَوۡمَهُۥ بِٱلۡأَحۡقَافِ وَقَدۡ خَلَتِ ٱلنُّذُرُ مِنۢ بَيۡنِ يَدَيۡهِ وَمِنۡ خَلۡفِهِۦٓ أَلَّا تَعۡبُدُوٓاْ إِلَّا ٱللَّهَ إِنِّيٓ أَخَافُ عَلَيۡكُمۡ عَذَابَ يَوۡمٍ عَظِيمٖ

-Ey Peygamber!- Nesep olarak Âd kavminin kardeşi olan Hûd -aleyhisselam-'ı da an! Hani O, Allah'ın kendileri üzerine gelmekte ve kesin gerçekleşecek olan azabı ile kavmini uyarmıştı. O sırada onlar Arap Yarımadası'nın güneyinde Ahkâf denilen bölgede evlerinde bulunuyordu. Hûd'dan önce ve sonra da peygamberler kendi kavimlerini uyararak gelip geçmişlerdi. O uyarıcılar kavimlerini şu şekilde uyarılarda bulunmuşlardı: "Tek olan Allah'tan başkasına ibadet etmeyin ve O'nunla birlikte başka ilahlara ibadet etmeyin. -Ey kavmim!- Ben sizin, büyük bir günün azabına uğramanızdan korkuyorum. Zira o gün kıyamet günüdür." info
التفاسير:

external-link copy
22 : 46

قَالُوٓاْ أَجِئۡتَنَا لِتَأۡفِكَنَا عَنۡ ءَالِهَتِنَا فَأۡتِنَا بِمَا تَعِدُنَآ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ

Kavmi ona şöyle dedi: "Sen, bizi ilahlarımıza ibadet etmekten uzaklaştırmak için mi geldin? Bunu asla yapamazsın! Eğer iddia ettiğin şeyde doğru söyleyenlerden isen, kendisi ile korkuttuğun azabı bize getir." info
التفاسير:

external-link copy
23 : 46

قَالَ إِنَّمَا ٱلۡعِلۡمُ عِندَ ٱللَّهِ وَأُبَلِّغُكُم مَّآ أُرۡسِلۡتُ بِهِۦ وَلَٰكِنِّيٓ أَرَىٰكُمۡ قَوۡمٗا تَجۡهَلُونَ

Hûd -aleyhisselam- şöyle dedi: "Azabın vakti hakkındaki bilgi ancak Allah katındadır. Benim onun hakkında hiç bir bilgim yoktur. Ben ancak kendisiyle gönderildiğim şeyi size tebliğ etmek ile görevli bir elçiyim. Ama ben, sizin cahillik ederek faydanıza olan şeyleri bırakıp, zararınıza olan şeyleri yaptığınızı görüyorum." info
التفاسير:

external-link copy
24 : 46

فَلَمَّا رَأَوۡهُ عَارِضٗا مُّسۡتَقۡبِلَ أَوۡدِيَتِهِمۡ قَالُواْ هَٰذَا عَارِضٞ مُّمۡطِرُنَاۚ بَلۡ هُوَ مَا ٱسۡتَعۡجَلۡتُم بِهِۦۖ رِيحٞ فِيهَا عَذَابٌ أَلِيمٞ

Acele bir şekilde kendilerine gelmesini istedikleri azabı gökyüzünden vadilerine doğru yayılan bir bulut şeklinde gördüklerinde şöyle dediler: "Bu bize yağmur yağdıracak yaygın bir buluttur." Hûd -aleyhisselam- ise şöyle dedi: "İş sizin zannettiğiniz gibi değildir. Bilakis o, sizin acele gelmesini istediğiniz azaptır. O, içinde elem verici azap bulunan bir rüzgârdır!" info
التفاسير:

external-link copy
25 : 46

تُدَمِّرُ كُلَّ شَيۡءِۭ بِأَمۡرِ رَبِّهَا فَأَصۡبَحُواْ لَا يُرَىٰٓ إِلَّا مَسَٰكِنُهُمۡۚ كَذَٰلِكَ نَجۡزِي ٱلۡقَوۡمَ ٱلۡمُجۡرِمِينَ

O rüzgâr uğradığında, Allah Teâlâ'nın helak edilmesini emrettiği her şeyi yıkıp mahveder. Böylece onlar yok oldular. Onlardan geriye daha önce orada ikamet ettiklerini gösteren evlerinden başka bir şey kalmadı. İşte biz; inkârlarında ve isyanlarında ısrar eden mücrimleri bu acı verici ceza ile cezalandırırız. info
التفاسير:

external-link copy
26 : 46

وَلَقَدۡ مَكَّنَّٰهُمۡ فِيمَآ إِن مَّكَّنَّٰكُمۡ فِيهِ وَجَعَلۡنَا لَهُمۡ سَمۡعٗا وَأَبۡصَٰرٗا وَأَفۡـِٔدَةٗ فَمَآ أَغۡنَىٰ عَنۡهُمۡ سَمۡعُهُمۡ وَلَآ أَبۡصَٰرُهُمۡ وَلَآ أَفۡـِٔدَتُهُم مِّن شَيۡءٍ إِذۡ كَانُواْ يَجۡحَدُونَ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ وَحَاقَ بِهِم مَّا كَانُواْ بِهِۦ يَسۡتَهۡزِءُونَ

Ant olsun ki Hûd kavmine, size vermediğimiz güç ve kuvvet imkânlarını sağlayacak tüm sebepleri verdik. Onlara işitmeleri için kulaklar, görmeleri için gözler ve akıl etmeleri için kalpler verdik. Kulakları, gözleri ve kalpleri onlara bir fayda sağlamadı. Kendilerine geldiğinde Allah'ın azabını da savamadı. Çünkü onlar, Allah'ın ayetlerini inkâr ediyorlardı. Alay edip durdukları ve peygamberleri Hûd -aleyhisselam-'ın kendilerini korkutmuş olduğu azap onların üzerine iniverdi. info
التفاسير:

external-link copy
27 : 46

وَلَقَدۡ أَهۡلَكۡنَا مَا حَوۡلَكُم مِّنَ ٱلۡقُرَىٰ وَصَرَّفۡنَا ٱلۡأٓيَٰتِ لَعَلَّهُمۡ يَرۡجِعُونَ

(Ey Mekkeliler!) Gerçek şu ki, biz sizin çevrenizdeki beldeleri de helak etmiştik. Âd kavmini, Semûd kavmini, Lût kavmini ve Medyen halkını da helak ettik. Belki inkârlarından dönerler diye de onlara delilleri ve kanıtları da çeşitli şekillerde açıklamıştık. info
التفاسير:

external-link copy
28 : 46

فَلَوۡلَا نَصَرَهُمُ ٱلَّذِينَ ٱتَّخَذُواْ مِن دُونِ ٱللَّهِ قُرۡبَانًا ءَالِهَةَۢۖ بَلۡ ضَلُّواْ عَنۡهُمۡۚ وَذَٰلِكَ إِفۡكُهُمۡ وَمَا كَانُواْ يَفۡتَرُونَ

Allah'tan başka kendilerine ibadet edip kurbanlar keserek yakınlık sağlamak için ilah edindikleri putlar, onlara yardım ettiler mi? Hayır! Onlara kesinlikle yardım etmediler. Aksine kendilerine en çok ihtiyaç duydukları anda o putlar onlardan uzaklaştılar. Çünkü bu putların kendileri için Allah katında şefaatçileri oldukları onların uydurduğu yalan ve iftiralarıdır. info
التفاسير:
ഈ പേജിലെ ആയത്തുകളിൽ നിന്നുള്ള പാഠങ്ങൾ:
• لا علم للرسل بالغيب إلا ما أطلعهم ربهم عليه منه.
Allah'ın kendilerine bildirdikleri dışında peygamberlerin gayb hakkında bir bilgileri yoktur. info

• اغترار قوم هود حين ظنوا العذاب النازل بهم مطرًا، فلم يتوبوا قبل مباغتته لهم.
Hûd kavminin kendilerine gelen azabı yağmur bulutu zannederek aldanmaları beyan edilmiştir ki onlar; o azap kendilerine gelmeden önce tövbe etmemişlerdir. info

• قوة قوم عاد فوق قوة قريش، ومع ذلك أهلكهم الله.
Âd kavmi, Kureyş'ten daha güçlü ve kuvvetli olmasına rağmen Allah Teâlâ onları helak etmiştir. info

• العاقل من يتعظ بغيره، والجاهل من يتعظ بنفسه.
Akıllı kimse başkasına bakarak ibret alır. Cahil ise kendi kendine akıl verir. info