വിശുദ്ധ ഖുർആൻ പരിഭാഷ - അൽ മുഖ്തസ്വർ ഫീ തഫ്സീറിൽ ഖുർആനിൽ കരീം (തുർകി വിവർത്തനം)

പേജ് നമ്പർ:close

external-link copy
104 : 12

وَمَا تَسۡـَٔلُهُمۡ عَلَيۡهِ مِنۡ أَجۡرٍۚ إِنۡ هُوَ إِلَّا ذِكۡرٞ لِّلۡعَٰلَمِينَ

Eğer akıl etseydiler sana iman ederlerdi. Çünkü sen -Ey Resul!- Kur'an'dan ve davet ettiğin şeyden dolayı onlardan bir karşılık talep etmedin. Kur'an bütün insanlara öğütten başka bir şey değildir. info
التفاسير:

external-link copy
105 : 12

وَكَأَيِّن مِّنۡ ءَايَةٖ فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ يَمُرُّونَ عَلَيۡهَا وَهُمۡ عَنۡهَا مُعۡرِضُونَ

Göklerde ve yerde yayılmış halde Allah -Subhânehu ve Teâlâ-'nın birliğine delalet eden çokça ayetler vardır. İnsanlar onların üzerinden geçer onları düşünüp ibret almadan yüz çevirirler. Onlara bakmadan geçip giderler. info
التفاسير:

external-link copy
106 : 12

وَمَا يُؤۡمِنُ أَكۡثَرُهُم بِٱللَّهِ إِلَّا وَهُم مُّشۡرِكُونَ

İnsanların çoğu yüce Allah'ın yaratıcı, rızık veren, yaşatan, öldüren olduğuna iman ederler. Ancak O'nunla birlikte putlara ve ilah edindikleri diğer varlıklara ibadet ederler. Allah -Subhânehu ve Teâlâ-'nın oğlu olduğunu iddia ederler. info
التفاسير:

external-link copy
107 : 12

أَفَأَمِنُوٓاْ أَن تَأۡتِيَهُمۡ غَٰشِيَةٞ مِّنۡ عَذَابِ ٱللَّهِ أَوۡ تَأۡتِيَهُمُ ٱلسَّاعَةُ بَغۡتَةٗ وَهُمۡ لَا يَشۡعُرُونَ

Bu müşrikler dünyada onları yerin dibine batıracak ve def edemeyecekleri azaptan ya da aniden kıyametin kopmasından emin mi oldular.? Onlar kıyametin gelmesini hissetmiyorlar ki onun için hazırlık yapsınlar. Bunun için mi iman etmiyorlar? info
التفاسير:

external-link copy
108 : 12

قُلۡ هَٰذِهِۦ سَبِيلِيٓ أَدۡعُوٓاْ إِلَى ٱللَّهِۚ عَلَىٰ بَصِيرَةٍ أَنَا۠ وَمَنِ ٱتَّبَعَنِيۖ وَسُبۡحَٰنَ ٱللَّهِ وَمَآ أَنَا۠ مِنَ ٱلۡمُشۡرِكِينَ

-Ey Rasûl!- Davet ettiğin kimselere de ki: Bu benim insanları apaçık delil ile davet ettiğim yolumdur. Bana tabi olanlar, benim yolumu izleyenler ve sünnetim üzerine hareket edenler de bu yola davet ederler. Allah -Subhânehû ve Teâlâ-, kendisine nispet ettikleri kemalini nefyeden celaline yakışmayan hususlardan münezzehtir. Allah'a şirk koşanlardan değilim. Bilakis ben, Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'yı tevhid eden birleyenlerdenim. info
التفاسير:

external-link copy
109 : 12

وَمَآ أَرۡسَلۡنَا مِن قَبۡلِكَ إِلَّا رِجَالٗا نُّوحِيٓ إِلَيۡهِم مِّنۡ أَهۡلِ ٱلۡقُرَىٰٓۗ أَفَلَمۡ يَسِيرُواْ فِي ٱلۡأَرۡضِ فَيَنظُرُواْ كَيۡفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِهِمۡۗ وَلَدَارُ ٱلۡأٓخِرَةِ خَيۡرٞ لِّلَّذِينَ ٱتَّقَوۡاْۚ أَفَلَا تَعۡقِلُونَ

-Ey Resul!- Senden önce insanlardan sadece erkek olan peygamberler gönderdik, melek göndermedik. Sana vahyettiğimiz gibi onlara da vahyettik. Onlar çöl halkı olan bedeviler değil şehir halkıydı. Kavimleri onları yalanladı, biz de onları helak ettik. Seni yalanlayanlar yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden önce yalanlayanların sonu nasıl oldu düşünüp ibret almazlar mı? Ahiret yurdundaki nimetler dünyada Allah'tan korkan takva sahipleri için daha hayırlıdır. Emirlerini yerine getirip -bunun en büyüğü iman etmektir- yasaklarından sakınarak -bunun en büyüğü Allah'a şirk koşmaktır- Allah'tan korkmanın sizin için daha hayırlı olduğunu akıl etmeyecek misiniz? info
التفاسير:

external-link copy
110 : 12

حَتَّىٰٓ إِذَا ٱسۡتَيۡـَٔسَ ٱلرُّسُلُ وَظَنُّوٓاْ أَنَّهُمۡ قَدۡ كُذِبُواْ جَآءَهُمۡ نَصۡرُنَا فَنُجِّيَ مَن نَّشَآءُۖ وَلَا يُرَدُّ بَأۡسُنَا عَنِ ٱلۡقَوۡمِ ٱلۡمُجۡرِمِينَ

(Kavimlerine) gönderdiğimiz peygamberlerin düşmanlarına mühlet verdik. Onlara istidrâc olması için ( azaplarını arttırmak için kendisine isyan edenlere Allah'ın nimetlerini arttırmasıdır) cezalarını vermekte acele etmiyoruz. Onların helak olması geciktiğinde peygamberler onların helak olmasından ümitlerini kestiler. Kâfirler kendilerine gönderilen resullerin yalancılar için vadettikleri azabın ve Müminlerin kurtulmasının yalan olduğunu zannettiklerinde resullerimize yardımımız geldi. Yalancılar için meydana gelecek helaktan resulleri ve Müminleri kurtardık. Günahkâr topluluğa azabımızı indirdiğimizde bunu onlardan kimse geri çeviremez. info
التفاسير:

external-link copy
111 : 12

لَقَدۡ كَانَ فِي قَصَصِهِمۡ عِبۡرَةٞ لِّأُوْلِي ٱلۡأَلۡبَٰبِۗ مَا كَانَ حَدِيثٗا يُفۡتَرَىٰ وَلَٰكِن تَصۡدِيقَ ٱلَّذِي بَيۡنَ يَدَيۡهِ وَتَفۡصِيلَ كُلِّ شَيۡءٖ وَهُدٗى وَرَحۡمَةٗ لِّقَوۡمٖ يُؤۡمِنُونَ

Peygamberlerin ümmetlerinin, Yusuf ve kardeşlerinin kıssalarında aklı selim sahipleri için öğütler vardır. Kur'an, Allah adına yalan ve uydurma sözü içermez. Ancak Allah katından indirilen semavi kitapları tasdik eden, hüküm ve kuralların açıklanmasında ihtiyaç duyulan her şeyi tafsilatlı bir şekilde açıklayandır. Her hayır için yol gösterici ve kendisine iman eden topluluk için bir rahmettir. İşte bu kimseler onda bulunandan istifade ederler. info
التفاسير:
ഈ പേജിലെ ആയത്തുകളിൽ നിന്നുള്ള പാഠങ്ങൾ:
• أن الداعية لا يملك تصريف قلوب العباد وحملها على الطاعات، وأن أكثر الخلق ليسوا من أهل الهداية.
Davetçi olan kimse kulların kalplerini değiştirme ve itaatlere yöneltme yetkisine sahip değildir. Şüphesiz ki insanların çoğu hidayet ehlinden değildir. info

• ذم المعرضين عن آيات الله الكونية ودلائل توحيده المبثوثة في صفحات الكون.
Yeryüzünün üzerinde açıkça görülen ve yüce Allah'ın birliğine delalet eden kevnî ayetlerden yüz çevirenler yerilmiştir. info

• شملت هذه الآية ﴿ قُل هَذِهِ سَبِيلِي...﴾ ذكر بعض أركان الدعوة، ومنها: أ- وجود منهج:﴿ أَدعُواْ إِلَى اللهِ ﴾. ب - ويقوم المنهج على العلم: ﴿ عَلَى بَصِيرَةٍ﴾. ج - وجود داعية: ﴿ أَدعُواْ ﴾ ﴿أَنَا﴾. د - وجود مَدْعُوِّين: ﴿ وَمَنِ اتَّبَعَنِي ﴾.
{De ki: Bu, benim yolumdur...} ayeti davetin bazı rukünlerini içermektedir. Bu rukünlerden bazıları şunlardır: a) Davetin bir metodu bulunmaktadır: {Allah'a davet ederim}. b) Bu metot ilim üzere olması gerekir: {Basiretle}. c) Davetçi tarafından olması gerekir: {Ben}, {Davet ediyorum}. d) Davet edilenlerin olması gerekir: {Bana uyanlar}. info