ការបកប្រែអត្ថន័យគួរអាន - ការអធិប្បាយសង្ខេបអំពីគម្ពីគួរអានជាភាសាទួរគី

លេខ​ទំព័រ:close

external-link copy
119 : 6

وَمَا لَكُمۡ أَلَّا تَأۡكُلُواْ مِمَّا ذُكِرَ ٱسۡمُ ٱللَّهِ عَلَيۡهِ وَقَدۡ فَصَّلَ لَكُم مَّا حَرَّمَ عَلَيۡكُمۡ إِلَّا مَا ٱضۡطُرِرۡتُمۡ إِلَيۡهِۗ وَإِنَّ كَثِيرٗا لَّيُضِلُّونَ بِأَهۡوَآئِهِم بِغَيۡرِ عِلۡمٍۚ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعۡلَمُ بِٱلۡمُعۡتَدِينَ

Ey Müminler! Sizleri üzerlerine Allah’ın adı zikredilerek kesilenleri yemenizden men eden nedir? Oysa Allah, zaruretle muhtaç olmanız dışında size haram kıldığı ve terk etmeniz gereken şeyleri açıkladı. Zaruret haram olan şeyleri mübah kılar. Şüphesiz müşriklerden birçoğu, cahilliklerinden kaynaklanan bozuk görüşleri sebebiyle kendilerine tabi olan kimseleri haktan uzaklaştırıyorlar. Çünkü Allah’ın onlara haram kıldığı leş ve bunun dışında kalan şeyleri helal kılıyorlar. Bahîra, Vasîle ve Hâmî ve diğer hususlardan Allah’ın helal kıldığı şeyleri de haram kılıyorlar. -Ey Resul!- Rabbin, Allah’ın hudutlarını çiğneyenleri, onun sınırlarını çiğnemelerinden ötürü elbette cezalandıracaktır. info
التفاسير:

external-link copy
120 : 6

وَذَرُواْ ظَٰهِرَ ٱلۡإِثۡمِ وَبَاطِنَهُۥٓۚ إِنَّ ٱلَّذِينَ يَكۡسِبُونَ ٱلۡإِثۡمَ سَيُجۡزَوۡنَ بِمَا كَانُواْ يَقۡتَرِفُونَ

-Ey insanlar!- Açıktan ve gizlice günah işlemeyi bırakın. Muhakkak Allah, açıktan ve gizlice günah işleyenleri, bunlardan kazandıkları sebebiyle cezalandıracaktır. info
التفاسير:

external-link copy
121 : 6

وَلَا تَأۡكُلُواْ مِمَّا لَمۡ يُذۡكَرِ ٱسۡمُ ٱللَّهِ عَلَيۡهِ وَإِنَّهُۥ لَفِسۡقٞۗ وَإِنَّ ٱلشَّيَٰطِينَ لَيُوحُونَ إِلَىٰٓ أَوۡلِيَآئِهِمۡ لِيُجَٰدِلُوكُمۡۖ وَإِنۡ أَطَعۡتُمُوهُمۡ إِنَّكُمۡ لَمُشۡرِكُونَ

-Ey Müslümanlar!- Üzerine Allah’tan başkasının adı zikredilmiş olsun veya olmasın, üzerine Allah’ın adı zikredilmeyen hayvanlardan yemeyin. Elbette onlardan yemek, Allah’a itaat etmekten ayrılıp günaha girmektir. Muhakkak şeytanlar, sizlerle mücadele etmesi için dostlarına ölü eti yemenize dair sizlere şüpheler atmasını fısıldarlar. -Ey Müslümanlar!- Size atmış olduğu bu şüphelerde -leşin helal olduğuna dair- eğer onlara itaat ederseniz, sizler ve onlar Allah’a ortak koşmada eşit olursunuz. info
التفاسير:

external-link copy
122 : 6

أَوَمَن كَانَ مَيۡتٗا فَأَحۡيَيۡنَٰهُ وَجَعَلۡنَا لَهُۥ نُورٗا يَمۡشِي بِهِۦ فِي ٱلنَّاسِ كَمَن مَّثَلُهُۥ فِي ٱلظُّلُمَٰتِ لَيۡسَ بِخَارِجٖ مِّنۡهَاۚ كَذَٰلِكَ زُيِّنَ لِلۡكَٰفِرِينَ مَا كَانُواْ يَعۡمَلُونَ

Allah’ın hidayet bahşetmesinden önce -sahip olduğu küfür, cehalet ve günahlar sebebiyle- ölü (gibi) olan kişi ile, kendisini iman, ilim ve itaate hidayet ederek hayat verdiğimiz o kimse; hiç eşit olur mu? Zira küfür, cehalet ve günah bataklığının içinde olan kimse bütün bunların karanlığından asla çıkamaz. Yollar ona karmaşık, anlaşılmaz gelir ve yürüdüğü yol hep karanlıktır. Aynı şekilde o müşriklere, içinde bulundukları şirkleri, leş eti yemeleri ve batıl üzerine tartışmaları güzel gösterildiği gibi, kıyamet günü acı verici azapla cezalandırılmaları için kâfirlere de yapmış oldukları günahlar hoş gösterilmiştir. info
التفاسير:

external-link copy
123 : 6

وَكَذَٰلِكَ جَعَلۡنَا فِي كُلِّ قَرۡيَةٍ أَكَٰبِرَ مُجۡرِمِيهَا لِيَمۡكُرُواْ فِيهَاۖ وَمَا يَمۡكُرُونَ إِلَّا بِأَنفُسِهِمۡ وَمَا يَشۡعُرُونَ

Mekkeli ileri gelen öncü müşriklerin insanları Allah’ın yolundan alıkoyarak yaptıkları şeylerin aynısını, her ülkede şeytanın yoluna davet ederek, Peygambere ve ona tabi olanlara karşı savaşmak için hile ve tuzaklar kurarak yapan önder ve öncü kimseler var ettik. Gerçekte kurdukları tuzakları ve hileleri şüphesiz onlara geri dönmektedir. Fakat onlar cehalet ve arzularına tabi olmaları sebebiyle bunu hissetmezler. info
التفاسير:

external-link copy
124 : 6

وَإِذَا جَآءَتۡهُمۡ ءَايَةٞ قَالُواْ لَن نُّؤۡمِنَ حَتَّىٰ نُؤۡتَىٰ مِثۡلَ مَآ أُوتِيَ رُسُلُ ٱللَّهِۘ ٱللَّهُ أَعۡلَمُ حَيۡثُ يَجۡعَلُ رِسَالَتَهُۥۗ سَيُصِيبُ ٱلَّذِينَ أَجۡرَمُواْ صَغَارٌ عِندَ ٱللَّهِ وَعَذَابٞ شَدِيدُۢ بِمَا كَانُواْ يَمۡكُرُونَ

Kâfirlerin önde gelenlerine, Allah’ın peygamberine indirdiği mucizelerden bir mucize ulaştığı zaman; "Bizler, peygamberlerine verdiği risalet ve peygamberliğin aynısını Allah bize verene kadar iman etmeyeceğiz” derler. Bunun üzerine Yüce Allah onlara, risaletin kimin için uygun olacağını ve sorumluluklarını kimin yerine getireceğini, böylece kimi peygamberlik ve risalete mahsus kılacağını en iyi bilenin kendisi olduğunu bildirerek cevap verdi. Bu azgınlar, hakka karşı kibirlendikleri için zillet ve alçaklığa ve tuzak kurmaları sebebiyle de şiddetli bir azaba nail olacaklar. info
التفاسير:
ក្នុង​ចំណោម​អត្ថប្រយោជន៍​នៃអាយ៉ាត់ទាំងនេះក្នុងទំព័រនេះ:
• الأصل في الأشياء والأطعمة الإباحة، وأنه إذا لم يرد الشرع بتحريم شيء منها فإنه باق على الإباحة.
Eşyada ve yiyeceklerde asıl olan mübah/helal olmasıdır. Eğer şeriatta bir şey hakkında haram olduğuna dair herhangi bir nas gelmemişse, o şey mübah olarak kalmaya devam eder. info

• كل من تكلم في الدين بما لا يعلمه، أو دعا الناس إلى شيء لا يعلم أنه حق أو باطل، فهو معتدٍ ظالم لنفسه وللناس، وكذلك كل من أفتى وليس هو بكفء للإفتاء.
Din hakkında bilmediği şeyleri konuşan veyahut insanları hak veya batıl olduğunu bilmediği bir şeye davet eden herkes, bu durumda kendine ve insanlara haksızlık eden zalim bir kimse olur. Fetva vermek için yeterli ilmi olmadığı halde, fetva veren insanlar da aynı durumdadır. info

• منفعة المؤمن ليست مقتصرة على نفسه، بل مُتَعدِّية لغيره من الناس.
Mümin bir kimsenin faydası sadece kendi nefsiyle sınırlı değildir. Bilakis diğer insanlara da faydası dokunur. info