ការបកប្រែអត្ថន័យគួរអាន - ការអធិប្បាយសង្ខេបអំពីគម្ពីគួរអានជាភាសាទួរគី

លេខ​ទំព័រ:close

external-link copy
52 : 37

يَقُولُ أَءِنَّكَ لَمِنَ ٱلۡمُصَدِّقِينَ

Bana, inkâr ederek ve alay ederek; "Ey dostum! Sen ölülerin tekrar dirilmesini doğruluyanlardan mısın?" derdi. info
التفاسير:

external-link copy
53 : 37

أَءِذَا مِتۡنَا وَكُنَّا تُرَابٗا وَعِظَٰمًا أَءِنَّا لَمَدِينُونَ

"Biz ölüp toprak ve kemik yığını haline geldiğimiz zaman yeniden diriltilecek ve dünyada yapmış olduğumuz amellerimizden dolayı hesaba mı çekileceğiz?" info
التفاسير:

external-link copy
54 : 37

قَالَ هَلۡ أَنتُم مُّطَّلِعُونَ

Müminin dostu cennette olan arkadaşlarına: "Tekrar ölümden sonra dirilmeyi inkâr eden cehenneme giren dostuma bakar mısınız? Hâli ne oldu?" dedi. info
التفاسير:

external-link copy
55 : 37

فَٱطَّلَعَ فَرَءَاهُ فِي سَوَآءِ ٱلۡجَحِيمِ

Bunun üzerine dönüp bakar ve o arkadaşını yanan ateşin ortasında görür. info
التفاسير:

external-link copy
56 : 37

قَالَ تَٱللَّهِ إِن كِدتَّ لَتُرۡدِينِ

"Allah'a yemin olsun ki, sen beni küfretmeye ve ölümden sonra tekrar dirilmeyi inkâr etmeye davet ederek neredeyse beni de cehenneme girmekle helak edecektin?" der. info
التفاسير:

external-link copy
57 : 37

وَلَوۡلَا نِعۡمَةُ رَبِّي لَكُنتُ مِنَ ٱلۡمُحۡضَرِينَ

"Eğer Allah'ın iman etmeye ve onda beni muvaffak kılma hidayeti olmasaydı, mutlaka ben de senin gibi cehennem azabına getirilenlerden olurdum." info
التفاسير:

external-link copy
58 : 37

أَفَمَا نَحۡنُ بِمَيِّتِينَ

Cennetlik olan bizler bundan sonra artık ölmeyeceğiz. info
التفاسير:

external-link copy
59 : 37

إِلَّا مَوۡتَتَنَا ٱلۡأُولَىٰ وَمَا نَحۡنُ بِمُعَذَّبِينَ

Dünya hayatındaki ilk ölümden sonra artık bir daha ölmeyeceğiz. Bilakis biz cennette ebedî kalacağız. Bizler kâfirler gibi azaba uğrayanlardan olmayacağız. info
التفاسير:

external-link copy
60 : 37

إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ ٱلۡفَوۡزُ ٱلۡعَظِيمُ

Rabbimizin – cennete girme ve cehennemden de bizi korumuş olma- mükâfatı hiç şüphesiz eşi benzeri olmayan en büyük zaferdir. info
التفاسير:

external-link copy
61 : 37

لِمِثۡلِ هَٰذَا فَلۡيَعۡمَلِ ٱلۡعَٰمِلُونَ

Çalışıp amel edenler işte bu büyük mükâfatı elde etmek için çalışıp amel etmesi gerekir. Muhakkak kazançlı ticaret budur. info
التفاسير:

external-link copy
62 : 37

أَذَٰلِكَ خَيۡرٞ نُّزُلًا أَمۡ شَجَرَةُ ٱلزَّقُّومِ

Yüce Allah'ın kendisine ihlas, itaat ile ibadet eden kulları için hazırladığı zikri geçen bu nimetler, makam ve ikram bakımından daha üstün ve hayırlı mıdır yoksa Kur'an'da melun olarak belirtilmiş, ne şişmanlatan ne de açlığı gideren kafirlerin yiyeceği zakkum ağacı mı? info
التفاسير:

external-link copy
63 : 37

إِنَّا جَعَلۡنَٰهَا فِتۡنَةٗ لِّلظَّٰلِمِينَ

Şüphesiz biz bu ağacı, küfür ve günahlarla kendilerine zulmedenler için bir fitne kıldık. Öyle ki onlar: "Muhakkak ateş, ağaçları yakıp kül eder, ağaçların orada bitmesi imkânsızdır." derlerdi. info
التفاسير:

external-link copy
64 : 37

إِنَّهَا شَجَرَةٞ تَخۡرُجُ فِيٓ أَصۡلِ ٱلۡجَحِيمِ

Şüphesiz zakkum ağacı, pis yerde biten kötü bir ağaçtır ve cehennemin dibinin derinliklerinden çıkar. info
التفاسير:

external-link copy
65 : 37

طَلۡعُهَا كَأَنَّهُۥ رُءُوسُ ٱلشَّيَٰطِينِ

Zakkum ağacından çıkan meyve şeytanların başları gibi çirkin görünümlüdür. Şeklinin çirkinliği, haliyle de kendisinden haber verilenin çirkin olduğuna işaret eder. Bundan maksat, onun meyvesinin tadının pis olduğudur. info
التفاسير:

external-link copy
66 : 37

فَإِنَّهُمۡ لَأٓكِلُونَ مِنۡهَا فَمَالِـُٔونَ مِنۡهَا ٱلۡبُطُونَ

Şüphesiz kâfirler bu ağacın acı ve çirkin meyvesinden yerler ve boş olan karınlarını bununla doldururlar. info
التفاسير:

external-link copy
67 : 37

ثُمَّ إِنَّ لَهُمۡ عَلَيۡهَا لَشَوۡبٗا مِّنۡ حَمِيمٖ

Sonra onlar zakkum ağacından yediklerinin üzerine sıcak iğrenç bir karışım içerler. info
التفاسير:

external-link copy
68 : 37

ثُمَّ إِنَّ مَرۡجِعَهُمۡ لَإِلَى ٱلۡجَحِيمِ

Bundan sonra onlar, cehennem azabına dönerler. Böylece bir azaptan diğer bir başka azaba geçerler. info
التفاسير:

external-link copy
69 : 37

إِنَّهُمۡ أَلۡفَوۡاْ ءَابَآءَهُمۡ ضَآلِّينَ

Gerçekten o kâfirler, babalarını hidayet yolundan sapmış kimseler olarak bulmuşlardı. Delile dayanarak değil onları taklit ederek örnek aldılar. info
التفاسير:

external-link copy
70 : 37

فَهُمۡ عَلَىٰٓ ءَاثَٰرِهِمۡ يُهۡرَعُونَ

Onlar, sapıklıkta babalarının izinden süratle koşturuyorlardı. info
التفاسير:

external-link copy
71 : 37

وَلَقَدۡ ضَلَّ قَبۡلَهُمۡ أَكۡثَرُ ٱلۡأَوَّلِينَ

Ey Resul! İlk haktan sapan senin ümmetin değil. Ant olsun, onlardan önce eski milletlerin çoğu sapıklığa düştü. info
التفاسير:

external-link copy
72 : 37

وَلَقَدۡ أَرۡسَلۡنَا فِيهِم مُّنذِرِينَ

Ant olsun ki, önceki ümmetlere onları Allah'ın azabından korkutan resuller göndermemize rağmen onlar yine de Allah'ı küfrettiler. info
التفاسير:

external-link copy
73 : 37

فَٱنظُرۡ كَيۡفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلۡمُنذَرِينَ

Ey Resul! Resullerinin uyardığı ve o uyarılara icabet etmeyen kavimlerin sonlarının nasıl olduğuna bir bak. Şüphesiz onların küfürleri ve resullerini yalanlamaları sebebiyle sonları cehenneme girip orada ebedî kalmak oldu. info
التفاسير:

external-link copy
74 : 37

إِلَّا عِبَادَ ٱللَّهِ ٱلۡمُخۡلَصِينَ

Ancak Yüce Allah'ın ihlaslı bir şekilde iman etmeyi muvaffak kıldığı kulları bundan müstesnadır. Şüphesiz bu kullar, yalanlayıcı kâfirlerin sonları olan azaptan kurtuluşa eren kimselerdir. info
التفاسير:

external-link copy
75 : 37

وَلَقَدۡ نَادَىٰنَا نُوحٞ فَلَنِعۡمَ ٱلۡمُجِيبُونَ

Peygamber olarak görevlendirdiğimiz Nuh, kendisini yalanlayan kavmine beddua ettiği zaman, doğrusu biz onlara olan duasını süratli bir şekilde kabul ettik. info
التفاسير:

external-link copy
76 : 37

وَنَجَّيۡنَٰهُ وَأَهۡلَهُۥ مِنَ ٱلۡكَرۡبِ ٱلۡعَظِيمِ

Şüphesiz onu, ailesini ve onunla birlikte olan Müminleri kavminin eziyetinden ve kavminin kâfir olanlarına gönderilen büyük tufanda boğulmaktan kurtarmıştık. info
التفاسير:
ក្នុង​ចំណោម​អត្ថប្រយោជន៍​នៃអាយ៉ាត់ទាំងនេះក្នុងទំព័រនេះ:
• الظفر بنعيم الجنان هو الفوز الأعظم، ولمثل هذا العطاء والفضل ينبغي أن يعمل العاملون.
En büyük başarı cennetin nimetlerini kazanıp, elde etmektir. Bunun gibi verilen lütuf ve ihsanlar için salih amel edenlerin amel etmeleri gerekir. info

• إن طعام أهل النار هو الزقّوم ذو الثمر المرّ الكريه الطعم والرائحة، العسير البلع، المؤلم الأكل.
Şüphesiz cehennemliklerin yiyeceği zakkumdur. Onun meyvesinin tadı acı, kokusu pis, yenilmesi ve yutulması zor ve acı vericidir. info

• أجاب الله تعالى دعاء نوح عليه السلام بإهلاك قومه، والله نعم المقصود المجيب.
Allah Teâlâ, Nuh -aleyhisselam-'ın kâfir olan kavmi hakkında onların helak olması için yaptığı duaya icabet etmiştir. Zira Yüce Allah kendisine yönelinen ve icabet edenlerin en hayırlısıdır. info