Terjemahan makna Alquran Alkarim - Terjemahan Al-Mukhtaṣar fī Tafsīr Al-Qur`ān Al-Karīm ke bahasa Turki

Nomor Halaman:close

external-link copy
36 : 6

۞ إِنَّمَا يَسۡتَجِيبُ ٱلَّذِينَ يَسۡمَعُونَۘ وَٱلۡمَوۡتَىٰ يَبۡعَثُهُمُ ٱللَّهُ ثُمَّ إِلَيۡهِ يُرۡجَعُونَ

Senin sözünü işitip anlayanlar getirdiğini kabul ederek sana icabet eder. Kâfirler ise ölüdürler, bu hususta bir değeri yoktur. Muhakkak ki kalpleri ölüdür. Allah ölüleri kıyamet günü tekrardan diriltir, sonra yaptıklarının karşılığını almak için yalnızca O'na döndürülürler. info
التفاسير:

external-link copy
37 : 6

وَقَالُواْ لَوۡلَا نُزِّلَ عَلَيۡهِ ءَايَةٞ مِّن رَّبِّهِۦۚ قُلۡ إِنَّ ٱللَّهَ قَادِرٌ عَلَىٰٓ أَن يُنَزِّلَ ءَايَةٗ وَلَٰكِنَّ أَكۡثَرَهُمۡ لَا يَعۡلَمُونَ

Müşrikler iman etmeme hususunda inat ederek ve sürekli erteleyerek şöyle dediler: "Getirdiklerinin doğru olduğunu ispat etmek için Muhammed'e Rabbi katından mucize indirilseydi ya!" -Ey Resul!- De ki: Allah, onların istediğine göre bir mucize indirmeye elbette kadirdir. Fakat mucize indirilmesini talep eden müşrikler, Allah Teâlâ'nın mucizeyi onların istediklerine göre değil kendi hikmetine uygun şekilde indireceğini, bilmezler. Zira O istedikleri mucizeyi indirse ve ardından onlar da yine iman etmezlerse onları helak edecektir. info
التفاسير:

external-link copy
38 : 6

وَمَا مِن دَآبَّةٖ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَلَا طَٰٓئِرٖ يَطِيرُ بِجَنَاحَيۡهِ إِلَّآ أُمَمٌ أَمۡثَالُكُمۚ مَّا فَرَّطۡنَا فِي ٱلۡكِتَٰبِ مِن شَيۡءٖۚ ثُمَّ إِلَىٰ رَبِّهِمۡ يُحۡشَرُونَ

-Ey Âdemoğlu!- Yeryüzünde hareket eden her canlı ve gökyüzünde uçan her kuş yaratılma ve rızık husunda sizin gibi bir türdür. Biz (Levh-i Mahfuz'da) hiçbir şeyi eksik bırakmadık ve her şeyi kayda geçirdik. Hepsinin ilmi Allah katındadır. Sonra kıyamet gününde aralarında hükmedilmek üzere toplanıp Rablerinin huzuruna getirileceklerdir. Herkesin hak ettiği karşılığı verilecektir. info
التفاسير:

external-link copy
39 : 6

وَٱلَّذِينَ كَذَّبُواْ بِـَٔايَٰتِنَا صُمّٞ وَبُكۡمٞ فِي ٱلظُّلُمَٰتِۗ مَن يَشَإِ ٱللَّهُ يُضۡلِلۡهُ وَمَن يَشَأۡ يَجۡعَلۡهُ عَلَىٰ صِرَٰطٖ مُّسۡتَقِيمٖ

Ayetlerimizi yalanlayanlar; duymayan sağırlar, konuşamayan dilsizler gibidir. Bununla birlikte onlar karanlıkta da göremezler. Bu halde olan hiç hidayet bulabilir mi? Allah insanlardan kimleri saptırmak isterse saptırır ve kimlere hidayet etmek isterse de onları hiçbir eğriliği olmayan dosdoğru yola yönelterek hidayet üzerine kılar. info
التفاسير:

external-link copy
40 : 6

قُلۡ أَرَءَيۡتَكُمۡ إِنۡ أَتَىٰكُمۡ عَذَابُ ٱللَّهِ أَوۡ أَتَتۡكُمُ ٱلسَّاعَةُ أَغَيۡرَ ٱللَّهِ تَدۡعُونَ إِن كُنتُمۡ صَٰدِقِينَ

-Ey Resul!- Bu müşriklere de ki: Haydi söyleyin bakalım, şayet Allah'ın azabı size gelse ya da geleceği size vadedilen kıyamet kopsa, eğer ibadet ettiklerinizin fayda sağlayıp zararı def etti iddianızda sadıklar iseniz, o vakit sizin başınıza gelen bela ve sıkıntıların giderilmesini Allah'tan başkasından talep eder misiniz? info
التفاسير:

external-link copy
41 : 6

بَلۡ إِيَّاهُ تَدۡعُونَ فَيَكۡشِفُ مَا تَدۡعُونَ إِلَيۡهِ إِن شَآءَ وَتَنسَوۡنَ مَا تُشۡرِكُونَ

Gerçekten o vakit sizi yaratan Allah'tan başkasına dua etmezsiniz. Dilerse sizin üzerinizden belayı O def eder, zararı ve sıkıntıyı kaldırır. Çünkü O, bunun sahibi ve buna gücü yetendir. Allah'a ortak koştuğunuz mabutlarınızı ise terkedersiniz. Çünkü onların bir fayda ve zarar vermediklerini iyi bilirsiniz. info
التفاسير:

external-link copy
42 : 6

وَلَقَدۡ أَرۡسَلۡنَآ إِلَىٰٓ أُمَمٖ مِّن قَبۡلِكَ فَأَخَذۡنَٰهُم بِٱلۡبَأۡسَآءِ وَٱلضَّرَّآءِ لَعَلَّهُمۡ يَتَضَرَّعُونَ

-Ey Resul!- Ant olsun ki senden önceki ümmetlere de peygamberler gönderdik. Onları yalanladılar, onların getirdiklerinden yüz çevirdiler. Biz de onları şiddetli fakirlik, bedenlerine zarar veren hastalıklara uğrattık ki, Rablerine boyun eğip yalvarsınlar. info
التفاسير:

external-link copy
43 : 6

فَلَوۡلَآ إِذۡ جَآءَهُم بَأۡسُنَا تَضَرَّعُواْ وَلَٰكِن قَسَتۡ قُلُوبُهُمۡ وَزَيَّنَ لَهُمُ ٱلشَّيۡطَٰنُ مَا كَانُواْ يَعۡمَلُونَ

Hiç olmazsa azabımız kendilerine gelince Allah'ın onlardan azabı kaldırması için boyun eğip yalvarsalardı, biz de onlara rahmet etseydik. Ancak onlar bunu yapmadı. Bilakis kalpleri katılaştı, başlarına gelenden ibret alıp ders çıkarmadılar. Şeytan onlara yaptıkları küfrü ve günahları güzel gösterdi. Onlar da bulundukları hal üzerine devam ettiler. info
التفاسير:

external-link copy
44 : 6

فَلَمَّا نَسُواْ مَا ذُكِّرُواْ بِهِۦ فَتَحۡنَا عَلَيۡهِمۡ أَبۡوَٰبَ كُلِّ شَيۡءٍ حَتَّىٰٓ إِذَا فَرِحُواْ بِمَآ أُوتُوٓاْ أَخَذۡنَٰهُم بَغۡتَةٗ فَإِذَا هُم مُّبۡلِسُونَ

Şiddetli fakirlik ve hastalıklarla kendilerine verilen öğütleri terk edip Allah'ın emirleri ile amel etmediklerinde, onlara rızık kapılarını açarak istidracta bulunduk. Fakirlikten sonra zenginlikleri, hastalıktan sonra onların bedenlerini sağlığa kavuşturduk. Ancak onlar kibirlendiler. Kendilerine verilen nimetlerle saşkınlığa kapıldılar ve azabımız aniden gelip onları yakaladı. Neye uğradıklarını bilemediler, umut ettikleri şeyde ümitsizliğe kapıldılar. info
التفاسير:
Beberapa Faedah Ayat-ayat di Halaman Ini:
• تشبيه الكفار بالموتى؛ لأن الحياة الحقيقية هي حياة القلب بقَبوله الحق واتباعه طريق الهداية.
Kâfirler, ölülere benzetilmiştir. Çünkü gerçek hayat, kalbin hakkı kabul etmesi ve hidayet yoluna tabi olmaktadır. info

• من حكمة الله تعالى في الابتلاء: إنزال البلاء على المخالفين من أجل تليين قلوبهم وردِّهم إلى ربهم.
Allah Teâlâ'nın imtihan etmedeki hikmetlerinden birisi de, bela ve musibetleri emirlerine karşı gelenler üzerine indirmesidir. Böylece onların kalpleri yumuşar da Rablerine dönerler. info

• وجود النعم والأموال بأيدي أهل الضلال لا يدل على محبة الله لهم، وإنما هو استدراج وابتلاء لهم ولغيرهم.
Nimet ve servetin dalalet ehlinin elinde olması, Allah'ın onları sevdiğini anlamına gelmez. Ancak bu onlar için istidrac ve başkaları için de bir imtihandır. info